Bir baykuşun geceye verdiği sır, gecenin kara kaplı defterinden satırlara dökülmüş ve bu yazı ile sizi bulmuştur.
Baykuştan Âdem oğluna...
Bu gece benimle birlikte gökyüzüne bakmanızı tavsiye ederim. Kapatın o şatafatlı ışıklarınızı, bakın göğe ailenizle birlikte. Gökyüzü bu gece yıldızlardan daha kalabalık, bu gece gökyüzünde yıldızlar değil sevdiklerimiz var. Elli üç bin insan, hikayeleriyle birlikte bizleri seyretmekte gökten. Yeryüzünde ise, yarım kalmış hikayelerin enkazları yaşam mücadelesi vermekte. En karanlık yerdir ya yıldızların en net görüldüğü yer, işte bugün de tarihin en karanlık yeri.
6 Şubat 2023 saat 04.17...
Kahramanmaraş, Diyarbakır, Gaziantep, Elazığ, Malatya, Şanlıurfa, Adıyaman, Hatay, Osmaniye, Kilis, Diyarbakır. Hep bir ağızdan bağırdılar "Sesimi duyan var mı?" diye. Kiminin sesi duyuldu, kimi olduğu yerde yok oldu. Kimi kabullendi kaybetmeyi, kimi kaybetmemek için haftalarca sabırla bekledi. Kimi sadece ölmeyecek kadar yerken yemeği, kimi "buraya yiyecek içecek değil kefen lazım" diye yardım çağrısında bulundu. Kimi vefat etmiş olan kızının elini bir saniye bile bırakmadan bekledi günlerce. Kimi, bütün yaşam kanunlarına inat günlerce aç susuz kalıp, sağ çıktı enkazdan. Kimi de melekler tarafından beslendi, bebek haliyle sapasağlam çıkıverdi yer altından.
Öyle ya, sadece insanlar değil, o gün bütün alem, bütün alemin varlıkları oradaydı. Ve maalesef ki ortak olan şey acıydı. Bedirhan Gökçe'nin Zigon Sehpa şiirinde söylediği ve yitirmiş sandığı kayıpları bile kalmamıştı bu yerde. Sandalye üstünde kalan yeleği bırakın, sandalye bile kalmamıştı ortada. Ve sonunda da dediği köşkün içindeki salınan yâr, köşk ile birlikte yok olmuştu.
Bir kısım insan yaşamadığı halde bu büyük felaketi, yaşamışçasına mücadele verdi. Elim nereye ulaşırsa, elimden ne gelirse diyerek yollara düştü tüm ülke. Az çok demeden, kimin elinde ve evinde ne varsa doldurdu kolilere. "En azından bizim bir evimiz, kaynayan tenceremiz var" diye kullanılmaya kıyılmayan ne varsa, seve seve gönderildi. Dualar, hatimler ve tüm iyi temenniler oradaki kardeşler içindi. Kardeş demişken, kardeş ülkemiz Azerbaycan'dan arabasını tıka basa erzak ve eşya dolduran, yollara düşen, koca yürekli abiyi de unutmak mümkün değil. Bizler gibi vatanı için kahramanca mücadele etmeyi düstur bilen Filistin halkı da acımıza ortak olmuş, oradaki çocuklar kumbaralarındaki harçlıkları deprem bölgesindeki çocuklara göndermişlerdi. İşte sırf bu sebeple bile olsa Filistin kardeşimizdir!
Bütün bunlar yaşandı ve konuşuldu. Hepsi geride kaldı. Ve bundan sonra bir daha yaşanmasın diye, gerçekten geride kalsın diye neler yapmalıyız bunlar konuşulmalı. Konuşulmaktan öte uygulanıyor olmalı 2 yıldan beri.
Malumunuz ülkemiz deprem ülkesi, bu gerçekle yaşamak mecburiyetindeyiz tabiki de önlemler alarak, tedbirle destekleyerek ve bunları daimi kılarak. Vedaları planlı olmayan, sabaha bırakılan hayalleri ve güneşe uyanacak dünyaları vardı onların. Deprem unutulduğu için öldü onlar. Çünkü; unutmak kolay, hazır olmak zordu. Ve şimdi sesimiz hiç çıkmadığı kadar gür çıkmalı, yeni acılara tanıklık etmemek için, depreme dirençli bir evde oturabilmenin lüks görülmemesi için, kayıpların yıkıcı gücüne ağlamak yerine, önlemlerin verdiği güven ortamda yaşamak hakkımızdır..!
Tüm deprem şehitlerimize ithafen, dualarımla…