Sabahın erken saatlerinde şehrin eski sokaklarında yürürken, vitrin camına yansıyan kendi görüntüsüne takıldı biri. Kıvırcık saçları omuzuna dökülmüş, yüzüne vuran tatlı güneş, yerleşmiş ince çizgilerini belli ediyordu. Ama gözleri... Gözleri biraz yorgundu. Hayatın ona sunduğu mücadelelerden mi, yoksa dün gece gördüğü rüyadan mı, tam emin değildi. Oysa yüzünü aydınlatma çabasındaymış gibiydi güneş, gözlerine neden değmemişti?
Vitrindeki ayakkabılar dikkatini çekmişti. İncecik topukları, parlak ruganı ve zarif duruşuyla ona sesleniyor gibiydi. Çocukken annesinin de bu ayakkabıların aynısından vardı. Ve her defasında annesi" bu ayakkabılar özgürlüğü temsil eder" derdi. O zamanlar bunu pek anlamazdı ama , şimdi 35 yaşına yaklaşırken, hayatında ilk defa bu şekilde bir ayakkabıyı almayı düşündü.
Dükkana girdi, satıcı nazik bir şekilde yaklaştı kendisine. "Buyurun efendim, size nasıl yardımcı olabilirim?" Şu ayakkabıları denemek istiyorum, diyerek cevapladı işaret parmağıyla gösterirken. Ayakkabıları giyerken içinde tuhaf ve tarif edilmez bir kıpırtı hissetti, sanki ayakkabılar sadece bir nesne değil de bir davetti. Geçmişin sıkıcı günlerinden, geleceğin heyecanlı yollarına geçiş bileti gibi. Dönüp aynaya baktığında gözleri az evvelki gibi değildi, yorgun görünmüyordu. Kasaya yöneldi, kartını uzatırken bir an tereddüt etti ama sonra gülümsedi. Bu ayakkabılar özgürlüğü temsil ederdi değil mi, öyleyse bugün özgürlüğüne ilk adımı atıyordu. Genzinde yepyeni bir rayiha ile, güneşin tatlı ışıkları yüzüne vura vura yürüdü sokakları.
Evine geldiğinde onu karşılayan minik gözler, onu saran kollar, yanağına iliştirilen öpücükler, hepsi akarsu yatağındaki uyum gibiydi. İçine çeke çeke kokladı evladını, genzindeki ferah rayiha yerini huzura bıraktı. Onun adı evlattı, rayihasına dünyaları sığdırabildiği, ezelden beri huzur köşesinde onunla var olan misk-i amber. Neye benzediği bilinmez, muadili de bulunmaz genziyle kalbini hoş eden rayiha...
Bu dünyada yüzbinlerce çiçek çeşidi var, hepsinin kendine has bir kokusu, kokunun içine konuşlanmış sevdicekler var bir de her kokunun sahibi. Sevdiklerimiz eşsiz, tek ve biricik, tıpkı bizde yarattıkları rayihaları gibi. Evlat ayrı kokar, sevgili ayrı. Annen ayrı kokar, dostun ayrı. Ama hepsi güzel kokar, hepsinin rayihası bizde bir hafıza yaratır. Bu sebeple her insanın farkında olmasa da kocaman bir çiçek bahçesi vardır. Belki kendisinin bile fark etmediği, farkına varamadığı bir bahçe. Peki sen güzel insan, sen kimin bahçesinin biricik ve kıymetli rayihasısın bir düşün bakalım.