Damla, pek çok yollardan geçer…
Yağmurdan, çölden, kum fırtınalarından geçer,
Coşkun derelerden, kuru topraklardan ve nice yangınlardan geçer,
An gelir, kendinden geçer…
Ve hepsi O’nun içindir!
…
Seslenilir; Ey Damla!
D-erinlerdedir A-ranan M-ana; L-akin A-şıklar’a!
Ve Su’ya Aşık olan her bir Damla,
Hisseder Derinlerde aradığı manayı,
Deniz’e doğru yol aldıkça…
Damla, Deniz’in kokusunu duyunca,
Bir de bakar ki, Deniz bi adım ötede!
Ayakkabılarını çıkarıp, derinlere dalmak üzere,
Bırakır kendini Deniz’e, Gönül eşliğinde…
…
Ey Ateş’e ve Su’ya Aşık olan Pervane!
DİP’lere Gönül verdikçe,
Ulaştırılır,
Kıvılcım Ateş’e, Damla da Deniz’e!
Ve;
D-İP’lere
E-rişmekte,
N-efesi
İ-çeri’den
Z-incirlenir!
Çünkü; Deniz ile Damla;
Ezelden bağlıdırlar, Ebedi bir Aşk’la!
Damla, Deniz’e gark olunca,
Olunur Tek Gönül’de, Tek Aşk’ta!
Ve Şaşmaz Eminlik içinde,
Gönül verince DİP’lere erişmeye,
Yaşanır her bir yaşanan,
Aşk’ın nefesi nereye kadar yetiyor göstermek üzere…
…
Deniz;
Bazen batıra çıkara dalgalar İle,
Bezen de, el üstünde, en sakin halleriyle,
Taşır nice Damlayı için, içinde,
Okyanus’a varmak üzere…
…
Kıvılcımlar ve Damlalar,
Ateş’e ve Su’ya aşık olanlar!
Sade’ce en derinden inananlar,
Ateş olurlar, Deniz olurlar…
Ne yanmaktan geçerler, ne de sönmekten!
Ve Aşk’a Teslim Edilmenin Şahitliğinde,
Yaşamaktadırlar An’da Nasiplerini, Gönüllerinin Işığının, Nimetinde!
Ve Bir Damla, bir damla daha,
Düşer yangınlara…