Şiir yazmak,
Bi yerde dans etmek gibidir,
Kelimelerle…
Gönül Fm’de çalan Ezgi’ye göre,
Atar adımlarını,
Hem Narin,
Hem de kendinden Emin!
Bi halde…
Yahut;
Gökkubbeden yeryüzüne,
Derin, derin hissiyatlara,
Dip’lere dalmak üzere,
İndirmektir kelimeleri,
Alem‘ine…
Tam da o An’da,
Yeryüzüne inecek olanlar,
Kalem’e gönüllü olacak,
GÖNÜL ararlar…
Çağrıyı işiten Gönüllü ise;
GAH Yeryüzüne indirir,
GAH Yar Yüzüne…
…
Şair, kelimelerden şiir yazar,
Mimar malzemelerden mekan kurar…
Şair kelimelere ne kadar vakıf ise,
Ve, hangi sözcüğü, nerede kullanacağını,
Gönül’den hissetmişse,
İnce ince, nakış nakış tesir eder,
Okuyan Gönüller’e…
Şiir kelimelerin, öyle yalın, öyle sade, öyle derinden bir birlikteliğidir ki,
Saatlerce anlatsan, tükenmez söyleyecekleri…
Her çağda, her okuyana
Başka bAŞKa açar kendini…
Tıpkı mimari gibi…
…
Mimar da,
Kullanacağı malzemelere ne kadar vakıf ise, O oranda eseri tesirlidir.
Her bir detayı, İlmek ilmek, nakış nakış işlenir ve Nesil’den Nesil’e yaşar, yaşatır, hissettirir.
Onca olasılıklar içinden, seçilmiş ve bir araya getirilmiş, malzemelerin muazzam birlikteliğidir.
Ve bu öyle bir birlikteliktir ki, Gönül Fm de çalan ezgiye uyumlu adımlar atmak misali,
Gönül’den hissedilenlerin, Alem’e tecellisidir her bir hali!
Velhasıl;
İnşaa ettiğimiz şehirler, Şiirlerimizdir!
Bi Ozan misali, Mimarın yüreğinde, Aşk ile Gönül vermek var ise,
Şiir gibidir mekanları, Alır götürür sizi, derinlere…
Çünkü Mimari; Mekan kurma sanatıdır!
Mimar,
Yaşar ve yaşatırsa, Gönül’den hissedilenleri,
İşte O vakit,
Derinlerden gelir, Attığı her bir çizgi!