Hepimizin hayatına, pek çok insan dâhil olmuştur. Kimileri ile uzun zamanlar paylaşılırken, kimileri ise sadece anlık olarak var olmuştur. Hangi şekilde olursa olsun tüm bu karşılaşmaların ve denk getirilişlerin hiç biri boş yere yaşanmaz. Yani birbirinin hayatına dahil olan herkes, bir şekilde diğeri için vazifelidir.
Bu denk getirilmeler, bazen okuduğumuz bir yazı, bir mesaj ile, bazen dinlediğimiz bir radyo programı, bir şarkı ile, bazen gördüğümüz bir resim, bir filmle, bazen söylediğimiz bazen sustuğumuz bir sözle , bazen de sadece Gönül’den Gönül’e hissettiklerimiz ile olabilir.
Bu denk getirilişlerde; insanın içinde bulunduğu hal üzere ve Allah’ın uygun gördüğü şekilde, bazen iyi ile iyi, bazen iyi ile kötü bazen kötü ile kötü bazen de kötü İle iyi eşleştirilir. Ve netice de her bir eşleşme de, kul diğer bir kul İle imtihan edilir…
Bu imtihanlar da, iyi olan kötüyü iyiliğe çekmeye, kötü olan İyiyi kendine benzetmeye mi yönelecektir burası önemlidir.
Yani her bir denk geliş, neyi seçtiğinin şahidi olur insana…
Burada idrak edilmesi gerekense, insanın, her bir denk getirildiği ile neyi öğrenmek ve öğretmek üzere karşılaştırılmış olduğudur. Ve her bir denk getirilişte, “burada neyi görmeliyim, neyi idrak etmeliyim”diye sormalı insan yüreğine…
Bir denk getiriliş daha vardır ki, birbirinden habersiz aynı duayı eden iki Gönül’ün, samimi duasıdır onları bir araya getiren…
Biri çağıran, diğeri çağrıya gönüllü olan olarak karşılaştırılırlar…
Ne de güzel denk getiriliştir onlar…
Ve netice de “ Tesadüf yoktur, Tevafuk vardır…”
Hayatımıza dahil olan herkes kendi ellerimizle yaptıklarımızın yani önceden gönderdiklerimizin sonradan hayatımıza yansımasıdır.