Paulo Coelho “Simyacı” adlı romanında, kişisel menkıbesinin peşine düşen bir çobanın, bu yolculukta deneyimledikleri üzerinden, insanın bulmak için yıllarca nice uzak diyarlarda zannederek aradığı hazinesinin aslında en baştan beri yanıbaşında olduğunu anlatır.
Bu misal pek çok insan da, hep uzaklarda zanneder hazinesini ve aramakla tüketir nefeslerini. Lakin aslı’nda O hazine bizzat insanın kendi içindedir, yani Gönlündedir…
…
Tüm bu yolculuklar ve her bir denk getirilişler ise, insanı ham hallerden geçerken pişirmek üzere vazifelidirler. Ve insan her bir nefesi ile, “Gönlü için ne kadar var” olduğunun şahitliğindedir.
Kendiyle, diğer insanlarla, hayvanlarla, doğayla, her bir canlıyla ve eşyayla olan ilişkisinde, ne kadarında Gönül İle var oldu, ne kadarında akıl ve nefs ile? İnsan için, işte asıl önemli olan nokta da burasıdır.
…
İnsanın Gönül eşliğinde aldığı nefesler de beyhude telaşları ve kayıp zamanları olmaz. Her ne yaparsa samimiyetle, tertemiz bir niyetle ve daima en güzelini yapmak üzere yaşar. Şikayet etmek yoktur, kusur görmek yoktur boşuna çuval taşımak İle gereksiz şeyleri yük etmek ve kendini yormak da yoktur.
Her ne yaparsa Gönlü uğruna, karşılıksız çıkarsız safiyane niyetler eşliğinde ve canlı, diri olarak yapar. Yüksünmez hiç bir şeyden, Gönüller’e hizmetten de, adeta can atar!
İşte bu hale erişen insanlar, sınırlı bakış açılarından, şekilcilikten ve zihin kalıplarından özgürleşerek, nefeslerini beyhude telaşelerle tüketmek yerine, öncelikle nelerden vazgeçemesi neleri terk etmesi gerektiğine odaklanırlar.
Çünkü “La” dan geçmeden “illa” olmaz. “La ilahe illa Allah” sırrında, önce tüm ilahlarını yok etmek, tüm putlarını kırmak, tüm tabularından, zanlarından arınmak vardır ki; insan Gönlün’ü ( evini, Kabe’yi) tertemiz tutmuş olsun. Ve geriye sadece “illa Allah” kalsın…
…
İşte o vakit İnsan, samimiyetle, hiç bir karşılık gütmeden, övgü yahut ödül beklentisinde olmaksızın, makam mevki şan şöhret peşinde koşmaksızın, sadece “GÖNLÜM VARIM!” demek üzere yapar her ne yaparsa…
Velhasıl her an yeni bir Şen’de olmak için, tekrarlara düşmeden, geçmişin hesapları ve geleceğin kaygıları İle hüsran olup gitmeden, şimdi sor bakalım kendine;
GÖNLÜN İÇİN NE KADAR VARSIN?