Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Pınar KOCAMAN
Köşe Yazarı
Pınar KOCAMAN
 

HİÇ “KULAKTAN KULAĞA OYUNU” OYNADINIZ MI?

Çocukken oynanan bir oyun vardı, hatırlayanlarınız olacaktır mutlaka. Çocuklar sıra halinde yanyana dururlarken, en baştaki bir cümle söyler yanındakine. O cümle kulaktan kulağa aktarılırken en sonunda çıkan cümlenin ilk söylenen cümle ile hiç alakası olmaz. Ve o çocuk aklımızla güleriz bir sözün nasıl bu kadar alakasız hale geldiğine… Lakin gel gelelim, o çocuk aklımızla bile güldüğümüz şeylere, büyüyünce körü körüne bağlı hale geliriz. Tıpkı islamda kanayan bir yara olan Hadisler konusu gibi… … Hz Muhammed’in vefatından yaklaşık olarak 200-300 sene sonra ilk olarak yazılı hale gelmiş olan ve Peygambere ithaf edilen sözlere hadis denmektedir. Şimdi birlikte tefekkür edelim bu konu üzerine… Kulaktan kulağa oyunu misali, O anda bile aktarılmış olan sözler, her kişinin kendi anladığınca bir diğerine aktarılırken, aradan geçen 200 sene içerisinde kaç kuşaktan kaç kulaktan geçer bir düşünelim… Üstelik her kulak kendi kabı kadar yani kendi idrak seviyesi kadar duyar. Bugün bir vaazdan yahut bir dersten çıkan insanları toplasak ve her birine hocanın sözlerini yazın desek, her kişi, kendi nazarınca anladığını yazacaktır. Tefekkür etmeye devam edelim. Çünkü Kuran’da sık sık “hiç aklınızı kullanmaz mısınız” der. Diyelim ki O dersten/vaazdan/ sohbetten çıkan ve birebir hocanın dediğini ezberinde tutan birileri olsun. Her kişi bu öğrendiklerini bir diğerine aktarsın. Ve sadece sözlü olarak 200 yıl boyunca kulaktan kulağa aktarılan bu sözlerin, hiç bozulmadan gelmiş olma olasılığı nedir? Yahut bu aktaran insanların hiç nefsine uymadan, kendi yorumlarını katmadan, kendi çıkarlarına göre eğip bükmeden aktarmış olma olasılığı nedir? Öyle ki peygamberin vefatının hemen ardından taht kavgalarının başladığı, peygamber torununun dahi katledildiği bir coğrafyayı, göz önüne almayı da ihmal etmeyelim… Bugün hangimiz 200 sene önce yaşamış Atamızı yahut O’na ait bir sözü biliyoruz ki? Dört kuşak geriye bile vakıf değilken insan, onca beşerin, bu sözleri aktarırken şaşabileceği ihtimalini hiç düşünmez mi? Yahut nasıl kesin hüküm verebilir, bu kesin böyledir gözü İle bakabilir? Ki bir çok hadis kendi içerisinde birbiri ile çelişirken... Bugün uydurma hadislerin varlığı apaçık kabul gördüğü halde, sahih hadis yahut değil kavramları tartışılırken, insan nasıl Kuran’ın önünde tutar hadisleri? Tutar çünkü bırakın Kuran’ın tamamını okumayı, henüz ilk ayetini bile okumamıştır. Eğer okumuş olsaydı, Allah’ın ilk emrini yerine getirmeyi her şeyin önünde tutardı. Ne diyor du ilk söz olarak Kuran? “ OKU! Her şeyi yaratan/halk eden Rab’bin adıyla.” (Alâk suresi 1.ayet) Ve elbette İnsan her şeyi okuyabilir. Okumalıdır da… Hadisleri de okusun… Tevrat’ı, İncil’i, Kuran’ı veya Paganizm Budizm, Hinduizm, dinler felsefesi yahut her ne ise merak ettiği ya da karşı çıktığı konu, önce ona dair okusun… İnsan yeter ki okusun. Araştırsın, sorgulasın. Akıl süzgecinden ve vicdan süzgecinden geçirsin. Hadislerin peygamberin sözü olduğuna inanıyorsa, O zaman en önce Kuran’ı okusun anladığı dilde… Okusun ki, Kuran’ın süzgecinden geçirebilsin bu hadisleri, uydurma mı değil mi diye… Çünkü peygamberin Kuran’a aykırı bir sözü olamaz. Kuran’a ters düşen her hadis peygambere atılmış bir iftiradır. Ve her şeyi açıklayan bir rehber bir kullanma klavuzu olarak İnsanlığa gönderilmiş olan Kuran'ı, tek başına yeterli görmeyenlere, yine Kuran’dan cevap verilir. “Biz sana bu kitabı, her şeyi açıklayan, bir yol gösterici, bir rahmet ve müslümanlara bir müjde olarak indirdik.” (Nahl Suresi 89. Ayet) “Yazıklar olsun bana, keşke ben bazı kişileri dost edinmeseydim. Kur’an bana geldikten sonra (o kişi) beni şüphesiz (Kur’an’dan) saptırmıştır. (Meğer) şeytan(laşmış olanlar) insanı yüzüstü bırakırmış.” Peygamber, “Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı (okumayı, anlamayı) terk edilmiş bir şey hâline getirdi” dedi. (Furkan suresi 28-29-30.Ayet) “Dikkat edin şeytan sizi Allah İle aldatmasın” (Fâtır Suresi 5. Ayet) … Ne yazık ki, yıllarca uydurma hadislerle yahut çeviri hataları İle dolu meallerle insanları Kuran’dan uzak tutmaya çalışanların tezgahladığı bu oyuna gelmiş olan pek çok insan var. Çünkü nefslerinin peşinde koşan, iktidar, şan, şöhret, kadın ya da para derdinde olan bu zümrelerin, okumayan, sorgulamayan ve böylece rahatça güdebileceği kölelere ihtiyacı vardır. Lakin; Unutmayalım, Karanlıklar ne kadar çok olsa da, az bir Işık yeter onu dağıtmaya… Gönlünüzün ışığını yakmanız ve diğer Gönüller’e de Aydınlık olmanız duasıyla…  
Ekleme Tarihi: 14 Kasım 2023 - Salı

HİÇ “KULAKTAN KULAĞA OYUNU” OYNADINIZ MI?

Çocukken oynanan bir oyun vardı, hatırlayanlarınız olacaktır mutlaka. Çocuklar sıra halinde yanyana dururlarken, en baştaki bir cümle söyler yanındakine. O cümle kulaktan kulağa aktarılırken en sonunda çıkan cümlenin ilk söylenen cümle ile hiç alakası olmaz. Ve o çocuk aklımızla güleriz bir sözün nasıl bu kadar alakasız hale geldiğine…
Lakin gel gelelim, o çocuk aklımızla bile güldüğümüz şeylere, büyüyünce körü körüne bağlı hale geliriz. Tıpkı islamda kanayan bir yara olan Hadisler konusu gibi…
Hz Muhammed’in vefatından yaklaşık olarak 200-300 sene sonra ilk olarak yazılı hale gelmiş olan ve Peygambere ithaf edilen sözlere hadis denmektedir. Şimdi birlikte tefekkür edelim bu konu üzerine…
Kulaktan kulağa oyunu misali, O anda bile aktarılmış olan sözler, her kişinin kendi anladığınca bir diğerine aktarılırken, aradan geçen 200 sene içerisinde kaç kuşaktan kaç kulaktan geçer bir düşünelim…
Üstelik her kulak kendi kabı kadar yani kendi idrak seviyesi kadar duyar. Bugün bir vaazdan yahut bir dersten çıkan insanları toplasak ve her birine hocanın sözlerini yazın desek, her kişi, kendi nazarınca anladığını yazacaktır.
Tefekkür etmeye devam edelim. Çünkü Kuran’da sık sık “hiç aklınızı kullanmaz mısınız” der. Diyelim ki O dersten/vaazdan/ sohbetten çıkan ve birebir hocanın dediğini ezberinde tutan birileri olsun. Her kişi bu öğrendiklerini bir diğerine aktarsın. Ve sadece sözlü olarak 200 yıl boyunca kulaktan kulağa aktarılan bu sözlerin, hiç bozulmadan gelmiş olma olasılığı nedir? Yahut bu aktaran insanların hiç nefsine uymadan, kendi yorumlarını katmadan, kendi çıkarlarına göre eğip bükmeden aktarmış olma olasılığı nedir?
Öyle ki peygamberin vefatının hemen ardından taht kavgalarının başladığı, peygamber torununun dahi katledildiği bir coğrafyayı, göz önüne almayı da ihmal etmeyelim…
Bugün hangimiz 200 sene önce yaşamış Atamızı yahut O’na ait bir sözü biliyoruz ki? Dört kuşak geriye bile vakıf değilken insan, onca beşerin, bu sözleri aktarırken şaşabileceği ihtimalini hiç düşünmez mi? Yahut nasıl kesin hüküm verebilir, bu kesin böyledir gözü İle bakabilir? Ki bir çok hadis kendi içerisinde birbiri ile çelişirken...
Bugün uydurma hadislerin varlığı apaçık kabul gördüğü halde, sahih hadis yahut değil kavramları tartışılırken, insan nasıl Kuran’ın önünde tutar hadisleri?
Tutar çünkü bırakın Kuran’ın tamamını okumayı, henüz ilk ayetini bile okumamıştır. Eğer okumuş olsaydı, Allah’ın ilk emrini yerine getirmeyi her şeyin önünde tutardı. Ne diyor du ilk söz olarak Kuran?
“ OKU! Her şeyi yaratan/halk eden Rab’bin adıyla.” (Alâk suresi 1.ayet)
Ve elbette İnsan her şeyi okuyabilir. Okumalıdır da…
Hadisleri de okusun…
Tevrat’ı, İncil’i, Kuran’ı veya Paganizm Budizm, Hinduizm, dinler felsefesi yahut her ne ise merak ettiği ya da karşı çıktığı konu, önce ona dair okusun…
İnsan yeter ki okusun. Araştırsın, sorgulasın. Akıl süzgecinden ve vicdan süzgecinden geçirsin.
Hadislerin peygamberin sözü olduğuna inanıyorsa, O zaman en önce Kuran’ı okusun anladığı dilde…
Okusun ki, Kuran’ın süzgecinden geçirebilsin bu hadisleri, uydurma mı değil mi diye…
Çünkü peygamberin Kuran’a aykırı bir sözü olamaz. Kuran’a ters düşen her hadis peygambere atılmış bir iftiradır.
Ve her şeyi açıklayan bir rehber bir kullanma klavuzu olarak İnsanlığa gönderilmiş olan Kuran'ı, tek başına yeterli görmeyenlere, yine Kuran’dan cevap verilir.
“Biz sana bu kitabı, her şeyi açıklayan, bir yol gösterici, bir rahmet ve müslümanlara bir müjde olarak indirdik.”
(Nahl Suresi 89. Ayet)
“Yazıklar olsun bana, keşke ben bazı kişileri dost edinmeseydim. Kur’an bana geldikten sonra (o kişi) beni şüphesiz (Kur’an’dan) saptırmıştır. (Meğer) şeytan(laşmış olanlar) insanı yüzüstü bırakırmış.” Peygamber, “Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı (okumayı, anlamayı) terk edilmiş bir şey hâline getirdi” dedi. (Furkan suresi 28-29-30.Ayet)
“Dikkat edin şeytan sizi Allah İle aldatmasın” (Fâtır Suresi 5. Ayet)
Ne yazık ki, yıllarca uydurma hadislerle yahut çeviri hataları İle dolu meallerle insanları Kuran’dan uzak tutmaya çalışanların tezgahladığı bu oyuna gelmiş olan pek çok insan var. Çünkü nefslerinin peşinde koşan, iktidar, şan, şöhret, kadın ya da para derdinde olan bu zümrelerin, okumayan, sorgulamayan ve böylece rahatça güdebileceği kölelere ihtiyacı vardır.
Lakin;
Unutmayalım, Karanlıklar ne kadar çok olsa da, az bir Işık yeter onu dağıtmaya…
Gönlünüzün ışığını yakmanız ve diğer Gönüller’e de Aydınlık olmanız duasıyla…
 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.