Pek çok İnsan hayatında zorluk yaşadığı zamanlarda “Bu da benim sınavımmış” der. Özellikle en yakınlarıyla sevdikleriyle imtihan olduğu zaman kendini çaresiz hisseder ve çoğunlukla bu imtihanları, Allah’ın kişinin sabrını ölçmek üzere yaptığını zanneder. Ve “Rabbim beni deniyor” der.
Peki gerçekten Allah’ın bizi denemeye sınamaya ihtiyacı var mıdır? Yaradan her bir kulunun içinde bulunduğu idrak seviyesini, halini bilmez mi?
“Şüphesiz Allah kalplerin özünü bilir” ayeti üzerinden bakarsak, O halde neden imtihan olur insan, ne olabilir buradaki asıl mana?
Bu konuyu daha somut bir örnek üzerinden tefekkür etmeyi deneyelim…
İnşaat mühendisi olmak üzere üniversiteye başlayan bir öğrenci, bu aşamaya gelene kadar çeşitli eğitimlerden ve sınavlardan geçer. Her sınıfın, eğitimi de soruları da farklı olur. Örneğin, İlkokul düzeyindeyken, Çarpım tablosunu öğrenmek üzere sınavlara alınırken, üniversiteye gelince sınavlarda hesap makinası kullanması dahi serbest olur.
…
Rab kelimesi ile terbiye, mürebbi ve mürebbiye (terbiyeci, eğitimci) aynı kökten gelir. Yani Rab öğreten, öğretmen manasına gelmektedir.
“Ben sizin Rabbiniz değil miyim diye sorunca, evet şahitlik ediyoruz sen bizim Rabbimizsin derler” ( Araf suresi 172.ayet)
“İnsana bilmediklerini ve bilmesi gerekenleri Öğretendir O” (Alak suresi 5)
Ayetleri üzere konuya bakarsak, bu alemde demekki Rab sıfatı İle, insana bilmediklerini her yerden öğreten aslında yüce Allah’tır. Bu sıfat kimi zaman anneden, kimi zaman bir dosttan, kimi zaman bir kuştan kimi zamanda bir ağaçtan açığa çıkar.
…
Tekrar üniversiteye gelmiş öğrenci örneğine dönersek, öğrenci bulunduğu sınıfa, idrak seviyesine göre, Yani bulunduğu kata göre sınav soruları ile karşılaşır çünkü Haki-Kat, kat kat açılır.
İlkokulda dört işlemi öğrenmeden ortaokulda Fonksiyonlar konusunu anlayamayacağı gibi, Fonksiyonlar konusunu öğrenmeden de türev integral konusunu anlayamaz. Türev İntegral bilmeden de mühendis olamaz.
Velhasıl bu aşamalardan geçen öğrenci nihayetinde asıl mesleğini öğrenmek üzere üniversiteye geldiğinde, sınavlar defter kitaplar açık olarak yapılır. Örneğin mukavemet dersi sınavında tüm notlara, örnek sorulara ve çözümlerin hepsine bakmak serbesttir. Tüm bilgiler önünde olduğu halde eğer konunun özünü hakikatini kavramamışsa, yani o bilgileri içselleştirememişse, öğrenci yine de bu sınavdan kalır.
Yani bilmek başka hal etmek başka denilen durum yaşanır.
Bu sebeple öğrenci tekrar tekrar aynı sınavlara tabi tutulur ta ki konunun Öz’ü kavranıp, O konuyu halledinceye ( hal edinceye) kadar…
Ve isimler değişir, mekanlar değişir, mevsimler değişir ancak kişinin yaşadığı imtihanlar değişmez. Yani kişiler olaylar değişse bile senaryo özünde hep aynı olur. Ve “Neden ben hep aynı şeyi yaşıyorum, Sanki bir kısır döngüdeyim, neden hep böyle insanlar bana denk geliyor?” derken bulur insan kendini…
Yani aslında bu sınavlar, öğrencinin kendi seviyesine şahitlik etmesi için vardır. Çünkü öğrenci kendince ben bu konuyu artık öğrendim anladım diyebilir. Tıpkı insanın ben oldum piştim zannetmesi misali…
Lakin rakamlar değiştiği zaman, eğer öğrenci konunun özünü kavramamışsa, sorular aynı tipte de olsa çözemez.
Çünkü bu sınavlarda ezbere bilgiler geçer akçe değildir. Tüm kitabı dahi ezberlemiş olsa, konunun özünü anlamadan sınavı geçmesi mümkün olmaz.
İşte Öğretmen bu sınavları yaparak, öğrencinin nerelerde eksik olduğunu kendinin görmesini sağlar. Çünkü Alak suresinde de bildirildiği üzere, insan öğrendikleri elde ettikleri sebebiyle hemen kendisini yeterli görerek kibirlenir ve “ben oldum” zanneder.
(“Ancak şunu da bil ki insan öğrendikleri / elde ettikleri nedeniyle aşırı derecede şımarıp azmaya meyillidir.
Ve bu bildikleriyle hemen kibirlenir ve kendini üstün görmeye başlar.
Hâlbuki insan Rabbine mutlaka geri dönecektir “ (Alak Suresi 6-7-8)
…
Netice de eğer insan öğrendiği tüm bilgileri doğru bir şekilde bağlayamıyorsa, bu bilgiler onun hiçbir işine yaramayacaktır.
Önemli olan insanın öğrendiği bilgileri, hal etmesidir. Hayatını ona göre inşa etmesidir.
Yoksa kuranda bildirildiği üzere insan kitap yüklü eşeklere döner.
Bu sebeple insan yaşadığı imtihanlar üzerine yoğun tefekkür etmeli…
Nerelerde kaldım, hangi konularda eksiğim var diye bakmalı…
İmtihanlarının sonuçlarını çok iyi değerlendirmeli…
Ancak O vakit, Olayları kişileri tartışmak yerine “Rabbim buradan bana neyi öğretmeyi murad etti” diye bakar hale gelir. “Acaba bu yaşananlar neden alemimde tecelli etti, hangi ham hallerde kaldım ki Nefsime bu sıkıntıları yaşatıyorum” diye sormaya başlar..
Ve gerçekten samimiyetle, nefsini arındırmaya gayret ederse insan, ardından bir bir gelen cevapları da okumaya başlar…