Kuran kimileri için eskilerin masallarını anlatan bir kitap olmuştur, kimileri için duvara asılıp sadece yemin edileceğinde indirilen ve öpüp başa koyulan bir kutsal olmuştur. Yine kimileri için hiç anlamadan sadece nağme ile duygu selini yaşatanken, kimileri için hızlı, ezbere veya güzel okuma gibi yarışmalar için var olmuştur.
Ve ne yazık ki böylesi cehalet karanlığı içindeki toplumlarda, din adamlığının bir meslek, Hak kitabının da bir meslek kitabı muamelesi gördüğü durumlarda, “Din” kavramı, kendi çıkar ve menfaatleri peşinde koşanların, kendi tekellerinde istedikleri gibi eğip bükenlerin, yani din tacirlerinin elinde bir aldanış ve aldatıştan ibaret hale gelir.
Oysa Kuran ne fal, ne büyü ne de mezarlıkta ölülere okunsun diye değil, dirilere bir rehber olması için gönderilmiştir.
İnsanın düşüne düşüne, sindire sindire anladığı dilde okuması hissetmesi ve yaşamını bu doğrultuda inşa etmesi için vardır.
Yani “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol”
(Hud 112) ayeti üzere yaşayan olması içindir.
Kur'an'ın açık ve düzgün bir şekilde, tane tane ve yavaş yavaş, mânasını hissederek okunması gerektiği müzemmil suresi 4. Ayet ile bildirilmiştir. Ve ancak insan gerçeği anlar ve kavrarsa din tacirleri ve nefsi çıkarları için Allah adına hüküm verenlerin yani Allah İle aldatanların elinde oyuncak olmaz ve Allah’a iftira atanların tuzağından da korunmuş olur.
“Gerçekten size Allah’tan bir Nur ve apaçık bir kitap geldi. Rızasını arayanı Allah o kitapla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkartır, dosdoğru yola iletir.” (Maide 5/ 15-16)
Ayeti ile de vurgulanan odur ki; Kur’An karanlıklardan aydınlığa çıkmak için dosdoğru yaşamak için var olandır.
Dolayısıyla kuran ne bir tarih kitabıdır ne de eskilerin masallarıdır. Kuran da inen her ayet senin içindir. Kuran her dönemde her an canlı ve diridir. Okuyanın içinde bulunduğu hal üzere kişiye göre ayan olandır. Kuranı okumak başkadır onu hissetmek yani ayetin sana inmesi ise bambaşkadır. Öyle zaman olur ki hep okuduğunuz yahut bildiğinizi zannettiğiniz bir ayetin size inmesi yani manasını hissettirmesi yüzüncü okumada bile olabilir.
Netice de Kuran’da anlatılan her kıssa bizzat senin içinde yaşananlardır. Peygamberler kavimler olaylar üzerinden sana örneklerdir.
Gün gelir kardeşleri tarafından kuyulara atılan Yusuf’ta bulursun kendini, gün gelir Rabbim bu yıldızlar mı, Ay mı yoksa Güneş mi diye sorgulayan İbrahim’in tefekküründe…
Yani demem o ki, Musa da Firavun da senin içinde…