Kardeşlik duygusu, birbirimize kalben dokunmamız için, karşımızdaki insanı kendimizden bilmemiz için, en önemlisi de sevmenin bir çeşidi olduğu için, bize verilmiş en kıymetli duygulardan birisidir.
Birbirimizi sevme sebeplerimiz çok çeşitlidir. Seviyorum çünkü; diyerek başlayan cümlelerimizin içi hep doludur, sebebe dayalıdır. Bazı sevgiler ise sebepsizdir. İşte bu sevgi türünün, Allah tarafından çok özel bir dürtü olduğuna inanırım hep. Kardeşlik de böyledir fakat söz ettiğim şey kan bağı kardeşliği değil, can bağı kardeşliği.
Biz, ülke olarak bir vucüt gibiyiz. Nerede bir acı varsa, alyuvarlar ve akyuvarlar misali, oraya koşturur, yarayı iyileştirme çabasına gireriz. Acımızın derin, yaramızın büyük olduğu şu günlerde, hepimiz Hz. İbrahim'in ateşine su taşıyan karınca gibiyiz. Cürmümüz hiç önemli değil, az çok diye görmeden, sadece derman olmaya çalışıyoruz. Kim elinden ne gelirse, en iyi yaptığı şey ne ise onu yapıyor.
Mutlak saadetin yolu, başkasının yarasına merhem olmaktan geçiyor. Şayet öyle olmasaydı, yardım etme duygusu, insana bu kadar haz vermezdi.
Ensar olmak için, Medineli olmaya gerek yok. Herkesi seven, yardım eden, yardımcı olmayı huy edinen herkes, bulunduğu şehri, uhrevileştirerek mübarek kılar.
Muhacir olmak için, Mekkeli olmaya da gerek yok. Mecburiyetten evini yurdunu terk etmek zorunda kalan, gurbeti yuva edinen herkes de muhacirleşir.
Yanlış anlaşılmamak temennisi ile güzel bir dua ile yazımı sonlandırmak isterim.
Rahman ve Rahim olan, kâinatın ve sonsuzluğun sahibi yüce Yaradan! Bizlere ensar olma fırsatı verdiğin için, evsiz, yurtsuz, memleketsiz kalan depremzedeleri de muhacirlikle şereflendirdiğin için, şer denizinde boğulurken, bizi şükürle kurtardığın için, sayısız, sonsuz ve tüm kalbimle sana el açıp hamd ediyorum. Âmin…