Gözlerinde cenneti saklayan bir çift siyahi bakış, içinde dönüp duran alemi durdurmak için koşar adım varmak istedi. Varmanın tüm anlamını yitirip önünde saygıyla eğildiği bir yere geldi. Bütün sonların yeni bir başlangıç olduğunu biliyor olsa da, bu bir son olmasın diye dua ediyordu Yaradan’a. Olur ya anlamlar gerçekliğini bulur da kaybederse bir başlangıcı, buna asla dayanamazdı.
Gözlerinde cenneti saklayan bir çift siyahi bakış, muhafaza memuru edasında üstüne titrerken emanetinin, vardığı yerde de sakladığını bulacağından habersizdi. Hasreti belliydi, otuz beş yıldır gurbette olur mu bir insan, gurbetteydi. Fakat vuslatından alacağı lezzetten bîhaberdi, hayal bile edemezdi. Varmanın manasında kaybolmayacak, evinin yolunu bulmuş olacaktı. Zaten sessiz bir nida kulaklarında esecek, "evine hoşgeldin" diyecekti. Bu kimin sesiydi?
Taşın kalbi var mıydı?
Bu siyahi göz gördü ki, taşın bir kalbi vardı. Bu kalp durmaksızın atıyordu, hemde biz insanlarınki gibi değil, evren gibi, alem gibi dönerek atıyordu. Yirmi dört saat alemle bir uyum halinde, ritim ile dönüyor, o da Rabbini zikrediyordu. Onu gören gözler bu sebeple cenneti saklıyor, ona geldikten sonra açığa çıkarıyordu cevherini, damla damla dökülen gözyaşları dökülmeye değiyordu. Ona gelen kalpler, taştan değil de yumuşak bir maddeden yapıldığını anlıyordu, sertliğinden utanıyor, fıtratına teslim oluyordu. Ona baktığında diller sadece "Lebbeyk" diye dönüyordu, Rabbine kul olduğunu ifade etmekten başka bir şeye dönmüyordu.
Dünyanın altın oran noktası, bu yüzden Kâbe’dir. En kıymetli ne varsa ordadır. Kıymet dediğimiz şey, biz insanların kıymet verdiği vasat dünyanın mahveden zevklerini kapsayan şeyler değildir. O belde, bize Allah'tan sonra Gül Peygamberimizin (s.a.v.) emanetidir.
İşte tam da bu yüzden, zerreden bütüne ne varsa hepsi, bir eksik. Henüz kalbimiz taş, gözlerimiz boş, dillerimiz boşa dönüyor. Henüz tamamlanmadık, henüz varamadık. Bir eksiğiz hala, her geçen günü eksiden sayarak eksikliğimizle sığınmak gerek Rabbimize. Bu eksik halimizle yolumuzu Kâbe'ye nasıl çıkarır, onun için yalvarmalı ve niyazda bulunmalıyız. Bu yollar Kâbe' ye çıkmadan kabire çıkmasın diye avuç içlerimize emanet etmeliyiz bu kıymetli duayı. Ve dilerim ki aminlerimiz bir bir karşılar, Kâbe'de bizi. Âmin..