Hafızlık, aşktır sevdadır diye sosyal medya paylaşımları okurdum. İnsanın Rabbinin kelamına gönül vermesi elbette takdir edilecek iştir. Ama bu dönemde insanın gönlüne dünyevi aşklarda girebiliyor. Okuyacağınız hikâye tamamen kurgu olup bu düşünce ile okunması önem arz etmektedir.
Yusuf, hafızlık eğitiminin ortalarındadır. Gecesini gündüzüne katar. Ezberler yaşamaya çalışır. Öğrenir ve öğrendiklerini anlatmaya çalışır. İzne çıktığında, camiye gittiğinde ve her anında öğrenme vardır. Bu süreç sevda kuşu kalbine konana kadar devam eder. Aynı şekilde hafızlık eğitimine devam etmekte olan birisine gönlünü kaptırır. İsmini bilmemektir. Zaten isim ve esami pek te mühim değildir. Gözlerini adeta kalbine nakış eder. Bir tarafta hafızlık diğer tarafta bu yük ikisini de taşımak pek zordur. Çıkmaz sokakların, ana caddelerin tümü artık ona götüren bir yol olmuştur. Bundan sonraki her fırsatı onu görebilmek için değerlendirmeye çalışır. Gün içinde kısa aralıklarla gördüğün zaman bile ruh hali değişmektedir. Derdini paylaşacak insanlar arar. Gittiği her yerde kendinden dertlisini görür ve paylaşamaz. Ama bu sevda içini kor etmektedir. O zamanın behrinde sosyal medya vb yoktur ki ismini öğrenip ulaşabilsin. Sevdasını yazıp söyleyebilsin. Bir mektup kaleme alıp bir şekilde ulaştırmaya karar verir ama nasıl? Söze nasıl başlamalıdır. Ya da hiç başlamadan kalbine mi gömmelidir bazı şeyleri. Nasip der.
Ezberini tamamlayıp boşa çıktığında yazmaya başlar. Her yazdığında ilk cümleyi beğenmez; mektubu yırtar atar. Bazen cümleyi beğenir ama yazı şeklini beğenmez. Bu arada sabah sabah eder. Mektuba Allah’ın selamı ile başlar. Sonra Gökyüzüm, Göz aydınlığım, Gönlümün nuru diye söze başlar. Her harfte eli titrer. Ama bu defa yazacaktır. Sonunu da getirecektir. Yıllar önce okuduğu bir kitaptan hatırında kalan bir ifadeyle devam eder. “Ey sevgili! Hayalin gözümde, ismin dilimde, sarayın kalbimde… Peki, ama sen neredesin. Gönlümdeki yangına şahitlik ederek şu alevlerin içinde gülümseyen, şu gözyaşıma yansıyan hayalin ne vakit hakikat olacak.” Bu ifadeler ile mektup devam eder gider. Altına ismini yazar ve imzasını da atar. Mektubunu katlar ve her daim yanında gezdirir. Artık mektubu vermenin fırsatını kollar. Nasıl vereceğini bilmemektedir. Bir şekilde sevgilinin bulunduğu yere emanet götürme işini üstüne alır. Emanetleri alır ve götürür. Kapıda kendisini karşılayan kişiye şu emanetleri şu kişilere vereceksin diye tembihler. Özellikle bunu şu kişiye vermeniz lazım diye anlatır. Emanet ilgili kişiye ulaştırılır. Mektubu gözleri yaşla dolarak okur. Cevaben şu notu düşer.” Benim tek sevdam Rabbimin kelamımı zihnime ve gönlüme nakşetmektir. “ Bu cevap emanet yoluyla Yusuf’a tekrar ulaştırılır. Yusuf, eli titreyerek mektubunu okur. Sonundaki ifadeyi dikkatle okur. Mektubu Kur’an-ı Kerim’in arasına koyar ve ezberini yapmaya devam eder.
Rabbim gönlüne kelamını koyup onu yaşayanlardan olmayı nasip etsin. Yazı içerik olarak tamamen hayal ürünüdür. Kişiler olay örgüsü kurgudur. İlhamını Geri Gelen Mektup şiirinin hikâyesinden almıştır.
Vesselam...