Her hal dökülmez dile,
Gönül olan hisseder en derinde…
Bu latif sesi duyanda,
Yormaz kelimelerle…
Seven edep eder dile dökmekten,
Sevilen edep eder söylemekten…
Yoksa meydan kalıverir nefsin eline,
O vakit sahip olamaz insan,
Eline, beline, diline…
Kusurlar saçılır ortalığa,
Bir bir dökülür dile,
Hırsından acıtır sevdiğinin canını, bile bile,
Susmaz ki, nefs bu!
Konuşur durur hep zihninin içinde,
İnandırır seni, bahaneler ve gerekçelerle…
Deliller toplar durur aklın biçare,
Çaktırmadan uydurur kılıfına,
Yontar hep kendine göre!
Daima haklıdır, kibirden kör olmuşsa bir kere,
Işığa gözlerini kapayana, ne dense nafile…
İşte bu cehennemden her geçene,
Kaynar sular içirilir, ateşler salınır içine,
Şükür ki tövbe kapısı her daim açık,
Kul olup samimiyetle gelene,
Gel sende ümitsiz olma, teslim ol Gönlün’e…
Ne mutlu bir aynada kendini görene,
Kusurlarını düzeltmek için Gönül verene!
Sabırla, inanarak, sadelikle gelene,
Açılır tüm kapılar, ansızın Bir’den Bir’e!
* * *
HEPSİNİN ÜSTÜNE!
Işıl Işıl Işıldayan Mavi’ye,
Parıldayan Güneş’e ve Deniz’e
Gönül Fm’de Çalan Ezgiye,
Hepsinin Üstüne,
Hepsenin Üstüne,
Ve Sevginin En Yücesine!
Bahar’da Açan Çiçeklere,
Alına, Moruna, Yeşiline,
Seke seke Yürüten Sevince,
Çocuğun Parıldayan Gözlerine,
Hepsinin Üstüne,
Hepsenin Üstüne,
Ve Sevginin En Yücesine!
Hissedene, Bir’liğe, Dirliğe,
“Ne kadar VARIM” diyenlere,
Fedakarlığa, Samimiyete, Teslimiyete
Sabır ile Gelene ve Gidene,
Hepsinin Üstüne,
Hepsenin Üstüne,
Ve Sevginin En Yücesine!
Halden Hale Geçen Ömre,
Hüzne ve Sevince,
Kavgaya, Barış’a,
Karanlığa, Aydınlığa,
Vedaya, Vuslat’a,
Hepsinin Üstüne,
Hepsenin Üstüne,
Ve Sevginin En Yücesine!
Eyvallah Cemi Cümlesine…