Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Pınar KOCAMAN
Köşe Yazarı
Pınar KOCAMAN
 

KAHROLSUN DERKEN, KAHROLAN KİMDİR?

İnsanların kontrol etmekte en çok zorlandıkları duygulardan biridir öfke… Öyle ki, öfke kontrolünde zorlanan insanlar, “ öfkeliyken kendimi ben bile tanıyamıyorum, sanki bambaşka birisi oluyorum, gözüm hiç bir şey görmüyor” derlerken, bazıları bunun pişmanlığını yaşar, bazıları da sanki matah bir halmiş gibi gizli bir kibire kapılır. Aslında bu sözleri; nasıl insan olmaktan çıkıp tanınmayacak hale geldiklerine dair kendilerine bir itiraftır. Çünkü öfkesini kontrol edemeyenler, aşağılarında aşağısına düşerler. Bu haldeyken de, öfke yönetimini kaybederek, tıpkı direksiyon hakimiyetini yitirmek misali, ya çevresine ya da kendisine zarar verir ki, bu hale “Cinnet getirmek” veya “Cinnet geçirmek” de denir. Oysa insan, ham hallerinden geçerken, öfkesini yönetebildiği oranda olgunlaşmış demektir. Çünkü Beşer’in, aşağıların aşağısı olduğu hallerinden, yücelerin yücesi insan olma haline giden yolda, “Edep” en önemli unsurlardan biridir. (“İşte Biz onlara: "Aşağılık maymunlar olun!" demiştik.” (Böylece onlar, taklitçi, basit menfaatlerin kölesi olup horlanan ve kendi hayvani hallerinde kalıp, hakikatlerden uzaklaşan varlıklar olurlar.) (Bakara Suresi 65. Ayet) … Öyle ki; “Beş maymun deneyi” olarak bilinen hikaye de, bu idrak seviyesine, ait insanların öfke ve şiddet eğilimlerinin nasıl işlediğini görmek mümkündür. Beş tane maymun bir kafese koyulur. Kafesin ortasından bir iple muzlar sarkıtılır ve bu muzlara ulaşmak içinde bir merdiven koyulur. Maymunlardan biri, muza ulaşmak üzere merdivenden tırmandığı esnada, kafeste bulunan tüm maymunların üstüne dondurucu soğuklukta su fışkırtılır ve maymun hemen aşağı iner. Aradan biraz zaman geçince bir başka maymun muza tırmanmayı dener. Yine aynı şekilde tüm maymunlar soğuk duş etkisine bırakılır. Ve maymunlar bir daha muza yeltenmezler. Sonra hortumlar toplanarak, kafesteki maymunlardan biri çıkartılarak yerine yeni bir maymun koyulur. Bu yeni maymun muza tırmanmak üzereyken diğer maymunlar tarafından dövülerek alaşağı edilir. Böylece neden muza tırmanmaması gerektiğini bilmese de bu maymun, bir daha böyle bir deneme de bulunmaz. Sonra eski maymunlardan birisi daha dışarı alınır ve yerine yeni bir maymun daha koyulur. Yeni gelen bu ikinci maymunda muza tırmanmak üzereyken, yine diğer maymunlar tarafından dövülerek alaşağı edilir. Yalnız burada dikkat çeken nokta, en çok dayağı atanın, soğuk su deneyimine hiç maruz kalmamış olan maymunun olmasıdır. Yani neden bu eylem içinde olduğunu dahi bilmeden, sanki yediği dayağın acısını çıkarmak istercesine en çok tepki gösteren maymun o olur. Sonra içerde su ile ıslanma deneyimini yaşayan hiç bir maymun kalmayana kadar bu değiştirme işlemi devam eder. Artık içerde bulunan hiç bir maymun hortumla ıslatılma deneyimi yaşamamış olmasına rağmen, muza yeltenmez. Netice de nedenini bilmediği halde, döven ve dövülen bu yeni maymunlar arasında, “muza yeltenen olursa dövülür”sistemi oturmuş olur. .. Velhasıl tıpkı bu taklitçi maymunlarda olduğu gibi, akletmeyen insanlarda, benzer durumlar yaşar. Böyle insanlar, neye tepki verdiğini dahi bilmeden, ezbere ve şekle dayalı sloganlarla kitlelerin peşinde, şiddet ve öfke içinde, harcar nefeslerini… … Kahrolsun, lanet olsun diye sloganlar atarak, sözde savaş karşıtı olduklarını sananlar, küçücük çocukları bunlara alet ederek, onların yüreklerine öfke, nefret ve şiddet tohumlarını saçanlar, O huzur ve barış içinde olan tertemiz minik kalplerde, nasıl bir savaş başlattıklarının farkındalar mı acaba? Ne yaman çelişkidir öyle değil mi, sözde savaşa hayır derlerken, kahrolsun diye sloganlar havada uçuşurken, kendi hayatlarında savaşın en alasının var olması? Çocuğunun gözleri önünde, annesini döven babalar, her gün trafikte sokakta kavgayı savaşı küfrü yaşayanlar, maçlarda sadece farklı bir takımı tuttuğu için birbirini öldürenler, kendi içlerindeki savaşı görmezler de başkalarına lanet ederler. Doğayı tahrip ederken, sırf keyf için hayvanları katlederken, çocuğuna, eşine savaşların alasını yaşatırken, başkalarının hakkını gasp ederken, kötü sözlerle kibirle kalpleri kırarlarken, kendi içlerinde ki savaştan bir haber, dışarıdaki savaşları kınarlarken, yeni bir savaşa geçerler. Oysa her söz döner dolaşır sahibine varır. Şimdi bir daha düşünmeli, İnsan bir başkası için kahrolsun diye dua ederken, asıl kahrolan kimdir? O halde Güzellikleri çoğaltmak, huzuru, barışı yaşamak için, duamız da güzel olmalıdır! Kötü temennilerde bulunmak yerine, “Allah aklını ıslah etsin, nefsine hakim olan, Gönlün’e dahil olan kullardan eylesin” diyerek, huzur ve barış dileyelim…  
Ekleme Tarihi: 19 Aralık 2023 - Salı

KAHROLSUN DERKEN, KAHROLAN KİMDİR?

İnsanların kontrol etmekte en çok zorlandıkları duygulardan biridir öfke…
Öyle ki, öfke kontrolünde zorlanan insanlar, “ öfkeliyken kendimi ben bile tanıyamıyorum, sanki bambaşka birisi oluyorum, gözüm hiç bir şey görmüyor” derlerken, bazıları bunun pişmanlığını yaşar, bazıları da sanki matah bir halmiş gibi gizli bir kibire kapılır. Aslında bu sözleri; nasıl insan olmaktan çıkıp tanınmayacak hale geldiklerine dair kendilerine bir itiraftır.
Çünkü öfkesini kontrol edemeyenler, aşağılarında aşağısına düşerler. Bu haldeyken de, öfke yönetimini kaybederek, tıpkı direksiyon hakimiyetini yitirmek misali, ya çevresine ya da kendisine zarar verir ki, bu hale “Cinnet getirmek” veya “Cinnet geçirmek” de denir.
Oysa insan, ham hallerinden geçerken, öfkesini yönetebildiği oranda olgunlaşmış demektir. Çünkü Beşer’in, aşağıların aşağısı olduğu hallerinden, yücelerin yücesi insan olma haline giden yolda, “Edep” en önemli unsurlardan biridir. (“İşte Biz onlara: "Aşağılık maymunlar olun!" demiştik.” (Böylece onlar, taklitçi, basit menfaatlerin kölesi olup horlanan ve kendi hayvani hallerinde kalıp, hakikatlerden uzaklaşan varlıklar olurlar.) (Bakara Suresi 65. Ayet)
Öyle ki; “Beş maymun deneyi” olarak bilinen hikaye de, bu idrak seviyesine, ait insanların öfke ve şiddet eğilimlerinin nasıl işlediğini görmek mümkündür.
Beş tane maymun bir kafese koyulur. Kafesin ortasından bir iple muzlar sarkıtılır ve bu muzlara ulaşmak içinde bir merdiven koyulur. Maymunlardan biri, muza ulaşmak üzere merdivenden tırmandığı esnada, kafeste bulunan tüm maymunların üstüne dondurucu soğuklukta su fışkırtılır ve maymun hemen aşağı iner. Aradan biraz zaman geçince bir başka maymun muza tırmanmayı dener. Yine aynı şekilde tüm maymunlar soğuk duş etkisine bırakılır. Ve maymunlar bir daha muza yeltenmezler.
Sonra hortumlar toplanarak, kafesteki maymunlardan biri çıkartılarak yerine yeni bir maymun koyulur. Bu yeni maymun muza tırmanmak üzereyken diğer maymunlar tarafından dövülerek alaşağı edilir. Böylece neden muza tırmanmaması gerektiğini bilmese de bu maymun, bir daha böyle bir deneme de bulunmaz. Sonra eski maymunlardan birisi daha dışarı alınır ve yerine yeni bir maymun daha koyulur. Yeni gelen bu ikinci maymunda muza tırmanmak üzereyken, yine diğer maymunlar tarafından dövülerek alaşağı edilir. Yalnız burada dikkat çeken nokta, en çok dayağı atanın, soğuk su deneyimine hiç maruz kalmamış olan maymunun olmasıdır. Yani neden bu eylem içinde olduğunu dahi bilmeden, sanki yediği dayağın acısını çıkarmak istercesine en çok tepki gösteren maymun o olur.
Sonra içerde su ile ıslanma deneyimini yaşayan hiç bir maymun kalmayana kadar bu değiştirme işlemi devam eder. Artık içerde bulunan hiç bir maymun hortumla ıslatılma deneyimi yaşamamış olmasına rağmen, muza yeltenmez. Netice de nedenini bilmediği halde, döven ve dövülen bu yeni maymunlar arasında, “muza yeltenen olursa dövülür”sistemi oturmuş olur. ..
Velhasıl tıpkı bu taklitçi maymunlarda olduğu gibi, akletmeyen insanlarda, benzer durumlar yaşar. Böyle insanlar, neye tepki verdiğini dahi bilmeden, ezbere ve şekle dayalı sloganlarla kitlelerin peşinde, şiddet ve öfke içinde, harcar nefeslerini…
Kahrolsun, lanet olsun diye sloganlar atarak, sözde savaş karşıtı olduklarını sananlar, küçücük çocukları bunlara alet ederek, onların yüreklerine öfke, nefret ve şiddet tohumlarını saçanlar, O huzur ve barış içinde olan tertemiz minik kalplerde, nasıl bir savaş başlattıklarının farkındalar mı acaba?
Ne yaman çelişkidir öyle değil mi, sözde savaşa hayır derlerken, kahrolsun diye sloganlar havada uçuşurken, kendi hayatlarında savaşın en alasının var olması? Çocuğunun gözleri önünde, annesini döven babalar, her gün trafikte sokakta kavgayı savaşı küfrü yaşayanlar, maçlarda sadece farklı bir takımı tuttuğu için birbirini öldürenler, kendi içlerindeki savaşı görmezler de başkalarına lanet ederler.
Doğayı tahrip ederken, sırf keyf için hayvanları katlederken, çocuğuna, eşine savaşların alasını yaşatırken, başkalarının hakkını gasp ederken, kötü sözlerle kibirle kalpleri kırarlarken, kendi içlerinde ki savaştan bir haber, dışarıdaki savaşları kınarlarken, yeni bir savaşa geçerler. Oysa her söz döner dolaşır sahibine varır.
Şimdi bir daha düşünmeli,
İnsan bir başkası için kahrolsun diye dua ederken, asıl kahrolan kimdir?
O halde Güzellikleri çoğaltmak, huzuru, barışı yaşamak için, duamız da güzel olmalıdır! Kötü temennilerde bulunmak yerine,
“Allah aklını ıslah etsin, nefsine hakim olan, Gönlün’e dahil olan kullardan eylesin” diyerek, huzur ve barış dileyelim…
 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.