İnsanın anlattığı ile anlattığını sandığı ve karşısındakinin anladığı birbiri ile aynı değildir.
Mevlana’nın da dediği gibi “ Ne kadar anlatırsan anlat, söylediklerin, karşındakinin anladığı kadardır.”
Söylediklerinizin karşınızdakine tesir etme oranı, ne kadar hissedildiğine ve yaşandığına da bağlıdır.
Yani, İnsanın söylediklerinden çok, hal ettikleridir davranışlardır aslında tesir eden…
…
Birde bazı durumlar olur ki hani çırpındıkça batarsın misali, egolar ile haklı-haksız savaşlarına girdikçe yahut derdiniz karşınızdakine haklılığınızı kabul ettirmek oldukça karşınızdakinden daha da ağır sözler duyabilirsiniz…
Ve dersiniz ki nasıl yani çocuğa anlatsam anlar bunları diyerek, gidip başkalarına anlatmak istersiniz.
Ama ben haklı değil miyim diyerek onaylatmak istersiniz çevrenize, bir yerde karşı taraftan teslim edilmeyen haklarınızı, yahut haklı olduğunuz zanlarınızı…
Ancak, Öyle ki, saatlerce günlerce anlatsanız dahi karşınızda tam olarak yerini bulamayacak olanlar, sustuklarınızda idrak edilebilir, hem de kat kat fazlasıyla…
Bu duruma örnek olarak, Meryem suresi 17-30. Ayetlerde, Nefs’in susunca Hakk’ın nasıl konuştuğu anlatılır.
Hz Meryem, gebe kalınca kendini çok çaresiz hissederek keşke ölseydim de unutulup gitseydim bundan önce deyince, Rabbi ona seslenir;
“Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan, “Şüphesiz ben Rahman’a susmayı adadım. Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım”
“Bunun üzerine (Meryem, çocukla konuşun diye) ona işaret etti. “Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?” dediler. Bebek şöyle konuştu: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı (İncil’i) verdi ve beni bir peygamber yaptı.”
Ayetleri, nefs susunca, mucizelerin nasıl gerçekleşeceğini anlatır bize…
Yani Sus Meryem derken, Hz. Meryem’in Nefsi susunca, Hz İsa’dan Allah konuşmuştur.
Çünkü benlikten geçenin yanındadır Allah ve beşikteki bebeğin konuşması mucizesi gibi,
Size de nice mucizeler bahşeder, eğer ki siz nefsinizi susturabilirseniz…
Yani, Bu ne demek tam olarak?
Ego savaşlarına girmeyin demek…
Nefsiniz ile benlik davası ile karşınızdakine “haklılığınızı” anlatma çabasının beyhudeliğinin farkına varın demek…
Ama ben haklıyım, beni dinleyeceksin, bana bunu yaptın, şunu dedin gibi,
Ben, benim, bana gibi benlik ile çıkan her cümle karşınızdaki ile harareti arttırmaktan başka hiç bir işe yaramayacaktır.
Oysa egolarınızı parçaladığınızda, benlik davası ile konuşmak yerine nefsinizi susturduğunuzda, bin bir cümle ile anlatamadıklarınızın, kat kat üstünde bir idrak olur karşınızdakinde mucize gibi gelen size…
Çünkü Nefsiniz Susarsa, Konuşan Hak Olur!
…
Ve gün gelir, O kişi size öyle cümleler kurar ki, karşınızdakinin söylediklerine, onda oluşan idrake şaşar kalırsınız da, siz sadece şükür edersiniz. Bunları sizin yerinize sizden çok daha iyi anlatan, idrak ettiren Rabbinize…
Sonra bazen hakkını helal et derken, bazen özür dilerken, bazen sen ne kadar olgun davrandın büyüklük ettin derken bulursunuz o kişiyi…
Lakin siz duymasınız bile bu cümleleri, nefsinizi beslememek için, egonun şişirilmesinden çoktan geçmiş olduğunuz için.