İnsan çoğu zaman hiç farkında bile olmadan onlarca yük alır üstüne…
Taşıdığı bu çuvalların altında ezilir de ezilir…
Belini büken yükleri, netice de göğsüne darlık vermeye başlar da, aldığı nefes dahi yetmez olur ve içindeki huzursuzluk sebebiyle bitkin düşer…
Kimilerinde tükenmişlik sendromu olarak karşımıza çıkar, kimilerinde öfke nöbetleri, kimilerinde ise çeşitli bedensel hastalıklar…
Taşınan çuvalların ağırlığı insanı yorar da yorar.
…
Peki, nedir bu çuvallar?
Aklınız ile kendinize yük ettiğiniz her şey!
Düşünmekten gece uykularınızı kaçıran, gündüzleri de elinizi kolunuzu kalkmaz hale getiren her şey!
İçinizdeki çocuğu öldüren, sizden yaşama sevincini çalan, enerjinizi sömüren her şey!
Şöyle yaparsam Ayşe’ye ayıp olur, böyle yaparsam Fatma kırılır, aman babam duyarsa böyle olur, eşim görürse şöyle olur vb. hesaplar, kitaplar, kaygılar ve planlar ile Allah’ın önüne koyduğunuz, beyazı pembesi farketmez, yalan kattığınız her şey, sizin belinizi büken bir yük olur..
Oysa, Ahzâb Suresi 39. Ayet şöyle der;
“Hesap görücü olarak Allah yeter.”
Her An, O’na şah damarından daha yakin olan Allah’ı hisseden, O’nun her halinden, her yaptığından haberdar olduğunu hiç unutmayan ve her yerde Allah’ı gören insan için, başkaları ne dermiş, ne düşünürmüş ne yaparmış bunların bir önemi kalır mı?
Bu halde olan insan, Sadece “ …emrolunduğun gibi dosdoğru ol…” Hûd Sûresi 112. Âyet üzere yaşayan olmanın gayesini taşır gereksiz çuvallar ve yükler taşımak yerine…
…
İnsanın kendine ettiğini kimseler etmez denir ya işte bu yüzdendir.
Çünkü dosdoğru olmak en kestirme ve en kolay yol iken, yalanlar, dolambaçlı yollar yorar insanı…
Oysa atın çuvalları! Hafifleyin ve belinizi büken yüklerden arının…
İnşirah’ı yaşayın her bir zerreniz ile de, bayram yerine dönsün bedeniniz, zihniniz ve kalbiniz…
Ve “İnşirâh" açılmak, genişlemek, sevinmek manalarına gelir.
Ne diyordu inşirah suresinde yüce yaradan?
“Biz senin Gönlünü ferahlatmadık mı?
Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı?”
Yani insan kendi yakin Öz’ünüze yakınlaştıkça, inşirahı yaşar…
Akıntıya karşı kürek çekmek yerine, teslim olmanın, akıntı ile uyum içinde akmanın kolaylıkla gelen ikramlarını yaşar…
Bu yüzden, Bırakın hesapları, kitapları, kaygıları ve düşünce çalıştırmayı…
Sadece An’ın içinde var olun, olduğunuz gibi öylece bir çocuk masumiyetinde…
İnanın kendinize, içinizden gelen sese…
Ve hissederek yaşayın her Anı şükür İle…
Haydi!
ATIN O ÇUVALLARI, HAMALLIK ETTİĞİMİZ YETMEDİ Mİ?