Dilimize yerleşen bir çok atasözü ve deyim, zaman içerisinde değişime uğrayarak asıl manasından uzaklaşmıştır. Tıpkı hadis rivayetlerinde de olduğu gibi, kulaktan kulağa oyununda ki misal, geçmişten bugüne aktarılırken sözler, ilk hali ile son hali arasında neredeyse uçurumlar oluşmuştur. Her nakleden kendi kabınca, niyetince ve idrak seviyesince iletmiştir.
Örneğin “aptala malum olur” sözünün aslı; “Abdal’a malum olur” şeklinde olup, kullanılan mananın aksine, “Gönül gözü açık olanlara, erenlere bildirilir” anlamına gelmektedir.
Yine, eskiden dervişler arasında kullanılan ve bir selamlaşma sözü olan; “Hayy'dan gelen Hu'ya gider" sözü de benzer şekilde, günümüze, “Haydan gelen huya gider” olarak aktarılmış olup, çaba harcamadan kazanılan her şeyin kolay kaybedileceği anlamında kullanılır.
Oysa, “Hayy”; “Diri, canlı olan, dirilten, yaşamın kaynağı olan, ölmek şanında olmayan” demekken, “HU”; ise “O” yani Allah'ın Zatı anlamına gelmektedir.
Dolayısıyla; “Hayy'dan gelen HU'ya gider" sözü ile; Allah'tan gelenin, Allah'a döneceği söylenir. Ve İnsan nereden geldik, nereye gidiyoruz sorularına cevap ararken, Kuran’da Yûnus Suresi 56. Ayet de şöyle der;
“Hayat veren (dirilten) de, alan(öldüren) de, O’dur. Ve (sonunda hepiniz) O'na döndürüleceksiniz!”
Böyle bir bakış içerisinde olan insan, birine bir şey verirken kendinden bilmez. Bu sebeple de Cimrilik etmez. Kimin mülkünü kimden esirgesin ki? Yahut birinden bir şey geldiği zaman arada bir kişi görmez. Allahtan geldiğini bilir ve dolayısıyla da hiç kimseye kul köle olmaz. Bir dileği varsa sadece O’ndan diler ve hiç kimseden bir şey istemez, el etek öpmez. Sadece her fiilin ardında olan O Sonsuz Kudret’e şükreder.
Ve böylece, kendini benlik içerisinde sınırlayan beşer halinden, kimliklerin, etiketlerin ve ünvanların aradan çekilmesiyle, ancak Sınırsız bir Gönül eşliğinde, İnsan-ı Kamil olma yolculuğuna çıkar.
Çünkü, O’ndan O’na O’nun yolculuğunda,
Sadece samimi bir şahidlik düşer insana,
Şah damarından yakın olan O sonsuzluğa…
***
İDDİA SAHİBİYSEN…
Hodri meydan mı dedin?
O zaman buyur, sahne senin…
İddia ettiğin her Şey’den
ŞeyTanı’n dile gelir…
İner alemine bir, bir,
Adına da imtihan denir…
Madem ki İddianda ısrarcısın,
Hem yazarsın, hem oynarsın..
Ben ben dedikçe,
Benlik ateşine girdikçe,
Yanarsın alev alev,
Odun taşıdığın cehenneminde!
Benlikten geçtiğinde,
Her zerre de O’nu gördüğünde,
Kiminle kavga edeceksin ki,
O’dan başka baki olan var mı ki?
Öz’üne güvenince,
Bak her şey yerli yerince,
Huzurda olursun O vakit,
Teslimiyete gelince…