İnsanın hayatı bir anda nasıl da değişir, bir dakika, bir saniye, bir haber yeter. Bir halkın, bölgenin veya ülkenin kaderi de öyle. Yıllarca süren gerginlikler, sorunlar ve haksızlıklar bir an gelir en talihsiz şekilde patlayıverir. Şimdilik bu tuzu kuru hayatımızdan olaylara bakmak, okumak, eleştirmek, kızıvermek veya nemelazımcılık çok kolay.
Bilindiği gibi ateş zaten düştüğü yeri yakar. Ne yazık ki bu dünya hassas kalpler için ıstıraplı bir yerdir. Diğerkâm olmak, düşünmek, herkes için daha fazlasını istemek... Büyük oranda romantik; ama ideallerin ayakları yere basmaz zaten, rasyonel zeminde ulaşılacak yer ideallerin gölgesidir. Herkes için iyiliği ve güzelliği yaşatma idealin gölgesine erişmek rasyonel bir hedef olabilir.
Velhasıl, kar maskeli romantik kahramanımız der ki: “İstediğimiz adalet, inat ve ısrarla hakikatin aranmasıdır. Hakikat yolculuğu romantik değildir, acı verici, konforsuz ve meşakkatlidir. Bu kadar zor olanın ardından adalet, inat ve ısrarla koşturmak varoluş amacımız olmalı. Konforlu hayatımız elimizden alınmadan yola çıkmak, yokluğu görmeden yokluğun kıymetini bilmek. Değil ise ne kadar anlamsız, boş ve gri bu dünya. Amaçsızlık, rahatlık ve güç için yaşamak zulümdür. Kötü olan lanetlenmiş kavim değil de lanetlenmiş kavimlerdir belki de lanet ise bu gözü kara konfor arayışı.
Bir yerlerde, bir anda hızlıca ölmeye başladı insanlar. Küçücük bebekler, çocuklar, ihtiyarlar, gençler ve kadınlar ölüyor. Ölüm pek de trajik değil, trajik olan bizim bu konforlu halimiz sanırım. Neticede ölüm ne kadar uzak bize... Çok uzak diye sayıklarken, isimsiz bir ozan şöyle diyebilirdi;
olmadı…
sanki bu dünyada yerimiz yok
öylece bırakıverdik işte, darmadağın, biçimsiz
hissetmez olduk yakarışları,
çocuklarımızın umut tarlalarını bombaladık, şekerlerini çaldık, uyuşturduk
kendi kolumuzu kırdık
kan revan içerisinde koşuşturuyoruz hala
yüreklerimizi çivilemeye, bahçelerimizi yağmalamaya
biz yaptık ulan
kendi soframızı tekmeledik işte
efendilerimizin hatırına
dünyalık peşinde geçirdik ömrümüzü
sadık olduk her daim
en hayırlı millet olduk
rüşvet verdik Allah'a, kandırdığımızı sandık
şimdi
şimdi beş yıldızlı otellerde balolar yapalım
islam felsefesi tartışsın üstadlarımız,
kurşun geçirmez camlarla örelim yeni yuvamızı
silah fabrikaları kuralım
teba yetiştirelim
Hüdaya ibadette ederiz, belki tövbede ederiz, sadaka veririz
vicdanımız rahatlar
vur patlasın, çal oynasın…
yeni dünya düzeni…