İbrahim SERT
Köşe Yazarı
İbrahim SERT
 

AYNI SUDAN İÇMEYECEĞİM

Kalabalığa karışmak, aynı şeylerin peşinden koşturmak, kabul etmek istemiyorum. Direnmeye mecalim olduğundan değil de, ekmek gibi su gibi ihtiyacım olduğundan. Sivrilmek istediğimden değil, başka türlüsünü bilmediğimden. Erdem pazarlamak için değil, çaresizlikten. İçmeyeceğim. Sınırsız ve sınıfsız cehalet çağında, algı gerçeğin yerinin almışken, hayatı bir adım geriden gözlemleyebilmek istiyorum. Su üstünden sürüklenen çer çöp parçası gibi hissetmek istemiyorum. Hiper gerçeklik, prost-truth ve nihayetinde simülasyonlar arkasında sürükleniyorum. Çöp gibi. Hiper gerçeklik; imgeler aracılığı ile gerçeğin kendisinden daha gerçekçi bir gerçeklik yaratılması. Bize sunulan görselleri düşünün. Gerçeği ne belirliyor? Neyi kabul ediyoruz? Gösterilen, söylenen, işlenen hazır gerçeklikler. Gerçek bunun neresinde? Gerçeklerin yalan gibi, yalanların gerçek gibi gösterilebilmesi karşısında. Gerçeği arıyorum. Post-truht (gerçeklik sonrası); gerçeklerin daha az önemli, inandırmanın, iknanın, algının ve duyguların daha önemli olduğu çağ. Mesajları tekrar tekrar sunup, algıya hitap etmek, duygulara hitap etmek, inanca hitap etmek. Bu çağın en önemli getirisi, bireylerin gerçeğe olan tutkusunun yerine, ikna olmanın, duyguların tatmin edilmesinin esas alınması. İnsanlar bunu satın alıyorlar. Kim daha iyi ikna ederse, gerçeği o yönetir. Artık kitleler diyor ki: gerçekler önemli değil, benim kişisel inançlarım, duygularım, benim görüşüm daha önemli. Gerçeğin ne önemi var. Delinin birisi bir kuyuya yeterince güzel bir taş atabilirse, gerçeği de belirleyebilir. Herkes bir kuyunun başında, kendi yankı odasında bağırırken... Direnmek istiyorum. Simulakrlar ve simülasyon; şehirlerin bombalanmasını, parçalanmış çocuk bedenlerini, yıkılmış şehirleri, kola ve tuvalet kağıdı reklamları ile birlikte veren medya aygıtları, duyarsızlığa mahkum etti bizi. Her şey görüntülerden ibarettir, cansızdır. Gerçeklik ilkesi, bir daha bulunamayacak şekilde kaybolmuştur. Dünyanın büyüsü bozuldu. Gerçek, oluşturulmuş simulakların bir yeniden üretimi döngüsü içinde, bir daha ulaşılamayacak şekilde yok edilmiştir. Geriye hiper gerçeklikler kaldı. Artık fenomenler(göstergeler) ve simülasyon gerçekliğin yerini almıştır. Taklitler toplumu, gerçeğin cenazesinin gömerken... Eziliyorum. İstenildiği şekilde düşünüp davranmak istemesem de, fenomenler(göstergeler) ve simülasyon gerçekten daha gerçek bir dünya yaratırken, gerçeklik sonrası çağın gediklisi olmuşum. Bütünüyle kurgusal bir dünyada, imajlar dışında hiçbir şey olmayan farklı ve absürt bir yerdeyiz. Allahım, Allahım; bizi neden terk ettin. Gözyaşı, dert ve intizar çağı... Aynı sudan içmeyeceğim. ben sarhoş sen divane, bizi kim eve götürecek? kaç defa söyledim bir iki kadeh az iç diye. şehirde aklı başında bir kişi yok, her biri diğerinden beter; perişan, divane. canım benim meyhaneye gel de ruhun lezzet bulsun. bu can için, sevgilinin sohbeti olmadan nasıl iyi olabilir ki? çapasız gemi gibi eğri büğrü savrulur, her bakışında bin gül bahçesi, bin köşk gizli. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî
Ekleme Tarihi: 15 Ağustos 2024 - Perşembe

AYNI SUDAN İÇMEYECEĞİM

Kalabalığa karışmak, aynı şeylerin peşinden koşturmak, kabul etmek istemiyorum. Direnmeye mecalim olduğundan değil de, ekmek gibi su gibi ihtiyacım olduğundan. Sivrilmek istediğimden değil, başka türlüsünü bilmediğimden. Erdem pazarlamak için değil, çaresizlikten.

İçmeyeceğim.

Sınırsız ve sınıfsız cehalet çağında, algı gerçeğin yerinin almışken, hayatı bir adım geriden gözlemleyebilmek istiyorum. Su üstünden sürüklenen çer çöp parçası gibi hissetmek istemiyorum.

Hiper gerçeklik, prost-truth ve nihayetinde simülasyonlar arkasında sürükleniyorum.

Çöp gibi.

Hiper gerçeklik; imgeler aracılığı ile gerçeğin kendisinden daha gerçekçi bir gerçeklik yaratılması. Bize sunulan görselleri düşünün. Gerçeği ne belirliyor? Neyi kabul ediyoruz? Gösterilen, söylenen, işlenen hazır gerçeklikler. Gerçek bunun neresinde? Gerçeklerin yalan gibi, yalanların gerçek gibi gösterilebilmesi karşısında.

Gerçeği arıyorum.

Post-truht (gerçeklik sonrası); gerçeklerin daha az önemli, inandırmanın, iknanın, algının ve duyguların daha önemli olduğu çağ. Mesajları tekrar tekrar sunup, algıya hitap etmek, duygulara hitap etmek, inanca hitap etmek. Bu çağın en önemli getirisi, bireylerin gerçeğe olan tutkusunun yerine, ikna olmanın, duyguların tatmin edilmesinin esas alınması. İnsanlar bunu satın alıyorlar. Kim daha iyi ikna ederse, gerçeği o yönetir.

Artık kitleler diyor ki: gerçekler önemli değil, benim kişisel inançlarım, duygularım, benim görüşüm daha önemli. Gerçeğin ne önemi var. Delinin birisi bir kuyuya yeterince güzel bir taş atabilirse, gerçeği de belirleyebilir. Herkes bir kuyunun başında, kendi yankı odasında bağırırken...

Direnmek istiyorum.

Simulakrlar ve simülasyon; şehirlerin bombalanmasını, parçalanmış çocuk bedenlerini, yıkılmış şehirleri, kola ve tuvalet kağıdı reklamları ile birlikte veren medya aygıtları, duyarsızlığa mahkum etti bizi.

Her şey görüntülerden ibarettir, cansızdır. Gerçeklik ilkesi, bir daha bulunamayacak şekilde kaybolmuştur. Dünyanın büyüsü bozuldu. Gerçek, oluşturulmuş simulakların bir yeniden üretimi döngüsü içinde, bir daha ulaşılamayacak şekilde yok edilmiştir. Geriye hiper gerçeklikler kaldı. Artık fenomenler(göstergeler) ve simülasyon gerçekliğin yerini almıştır.

Taklitler toplumu, gerçeğin cenazesinin gömerken...

Eziliyorum.

İstenildiği şekilde düşünüp davranmak istemesem de, fenomenler(göstergeler) ve simülasyon gerçekten daha gerçek bir dünya yaratırken, gerçeklik sonrası çağın gediklisi olmuşum.

Bütünüyle kurgusal bir dünyada, imajlar dışında hiçbir şey olmayan farklı ve absürt bir yerdeyiz.

Allahım, Allahım; bizi neden terk ettin.

Gözyaşı, dert ve intizar çağı...

Aynı sudan içmeyeceğim.

ben sarhoş sen divane, bizi kim eve götürecek?

kaç defa söyledim bir iki kadeh az iç diye.

şehirde aklı başında bir kişi yok,

her biri diğerinden beter; perişan, divane.

canım benim meyhaneye gel de ruhun lezzet bulsun.

bu can için, sevgilinin sohbeti olmadan nasıl iyi olabilir ki?

çapasız gemi gibi eğri büğrü savrulur,

her bakışında bin gül bahçesi, bin köşk gizli.

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.