Selami Şahin’in bu güzel, bir o kadar içli parçası bilhassa seksenli ve doksanlı yılları yaşamışların malumudur...
Geçtiğimiz günlerde bir firmanın düzenlemiş olduğu bir organizasyona ailecek katıldım. Bu büyük çapta yapılan fuar, Antalya’da ülkemizin önde gelen lüks otellerinden birinde gerçekleşti. Üç gün iki gece dâhil olduğumuz bu fuarda bu şarkı dilime takıldı. Öyle ki oteldeki insanları ve turistleri gördükçe bir virt oldu çıktı parça: “Alışmak sevmekten daha zor geliyor”
Sonra dedim ki kendi kendime “Yok artık daha neler? Neler diyorsun sen Fatih abi?”
Neyse cancağızım birer bardak çay alarak bir köşeye geçtik hatunla. Her ne kadar da inceliklerini ve icabını yerine getiremesem de esnaf olduğumuz malum. En azından resmi kayıtlarda bu şekilde geçiyor. Amaaaa bir de inceden bir yazarlığımız var ki omuzlarımıza büyük bir yüklüyor. Neyse çocuklar bir köşe de kendi aralarında oynarlarken hanımla oturup seyretmeye başladık. Bir ara “ne düşünüyorsun” diye sordu hanım. “Sence?” diye sordum insanları gösterirken, “Görüneni söylemek malumun ilanı.”
Malum neydi peki? Malum belli; vaziyeti idare etmek ve ne olursa olsun günü en iyi şekilde kurtarabilmek. Geleceği yani yarınları düşünmeden.
Evet gerçekten de öyle. Daha üzerinden bir ay geçmesine rağmen deprem unutuldu. Hiçbir şey olmamışçasına insanlar günü kurtarmanın kaygısıyla gündelik rutinlerine döndüler, döndük… Sırf daha lükse ulaşmak adına, konfor adına bunca telaş, bunca uğraş.
Bir söz vardı nereden duydum ya da okudum bilemiyorum ama söz tam da şu şekildeydi: “Geçmişi olmayan bugün geçip gitmiştir yani yaşanmamıştır. Geleceksiz dün de ölmüştür.”
İnsanlar bugün kaygısıyla dününü ve yarınlarını konforlarına satıp anlamını kaybetti. Ve anlamı olmayan her şey elbette ruhsuz bir cesetti.
Sevmeyi unutmuş ve alışmış insanlar kalabalığı... Tatilde bile bir telaşın burgacında kaybolan insanlar…
“Neden böyle?” diye sordu hanım. Neden olacak verdikleri paranın tam karşılığını almak için ama ne yazık ki onu da başaramıyorlar. “Nasıl?” diye sordu sonra. Nasıl olacak insanlar buraya niye geliyor. Sözüm ona dinlenmeye ama baksana hiç dinlenebiliyorlar mı? Hayır. Çünkü sabahtan bir yarış başlıyor. Kahvaltı yarışı. Sonra öğle yemeği. Aralarda havuz etkinlik derken akşam yemeğinde yarışıyorlar. Aralarda bir şey içebilmek adına ayrı bir mücadele de cabası. Gün gece çorbası ve kahvaltısı ile bitiyor.
Dinlenmeye gelip bir çuval para veren insanlar dinlenemiyor. Dinlenemez çünkü yarısından çoğunu çöpe atılacağını bile bile ellerindeki tabaklara açık büfeden her şeyi dolduran insanlar dinlenemez ki.
Karışık bir yazı oldu yine. Yol yorgunluğuma ver cancağızım ve dua et. İnşallah yarınlarda daha güzel bamb(aşk)a yazılar yazarım.