Fatih BABAOĞLU
Köşe Yazarı
Fatih BABAOĞLU
 

HADDİM, HADDİN, HADDİ…

Bilmek güzeldir cancağızım, hele haddini bilmek en güzeli… Eğer haddini bildiysen görürsün dev aynasındaki cüceyi… Ben susayım Hz. Pir Mevlana Celaleddin Hazretleri bildirsin sana haddini; Eskiden çok eskiden hayvanlar (!) âleminde küçük bir fare bir devenin ipini eline alarak o diyar senin bu diyar benim kasıla kasıla geziyormuş. Deve ise tabiatı icabı yumuşak huylu olduğundan bu durumdan hiç ama hiç çekinmiyormuş. Hal böyle olunca “Ben ne pehlivanmışım be! Ben ne yiğitmişim,” diye fare efendi büyüklenmeye başlamış. Farenin bu halini gören deve gülmüş ve içinden; “Dur hele” demiş, “Zamanı gelsin yiğitliği de pehlivanlığı da ben sana gösteririm.” Az gitmişler uz gitmişler, gide gide büyük bir ırmağın kenarına gelmişler. Irmak bakıldığında ne kadar sakin görünse de esasında hiç de öyle değilmiş. Oldukça derin olan bu ırmağın kenarına gelince kasım kasım kasılan fare şaşkınlıktan kaskatı kesilmiş kalmış. Onu böylesine korkulu gören deve demiş ki; “Dağlarda, ovalarda beni çekip götüren pehlivan fare. Neden durup kaldın? Sen ki yiğitler yiğidi değil misin? Haydi, cesurca gir şu ırmağa da bende seni takip edeyim. Sen kılavuzların en yiğidisin, en güçlüsüsün.” Devenin bu sözlerine karşılık fare kekeleyerek, “Bu su pek büyük, pek derin bir suya benziyor arkadaş. Ben boğulmaktan çok korkuyorum.” Deve bunun üzerine, “Amma da yaptın ha” deyip ayağını ırmağın içinde atmış. Su devenin dizine kadar geliyormuş. Deve gülerek, “A kör fare su sadece diz boyuymuş neden bu kadar korkuyorsun?” diye sormuş. Fare; “Sana karınca gelen bana ejderha. Dizden dize fark var bilmez misin? Ey hünerli deve, senin dizine gelen bana dipsiz kuyu” diyerek korkudan titremeye başlamış. Elbette bu korku ona yetip artmış ve hatasını anlayarak mahcup olmuş. Çünkü farenin haddi boyu kadarmış ve boyundan büyük bir işe girdiği için kıpkırmızı kesilmiş. Başını öne eğip; “Ben artık kılavuz olmaktan vazgeçtim” demiş sessizce. Deve de bu durum karşısında hiç böbürlenmeden: “Öyleyse bir daha kibirlenme de canın yanmasın. Haddini bil, bil ki boy ölçüşeceksen kendin gibi farelerle boy ölçüş” demiş. Fare çaresiz; “Tövbe ettim Allah hakkın için beni bu derin sudan geçir” demiş. Deve yumuşak huyla farenin bu haline acımış, “Haydi gel hörgücüme çık otur. Bu geçiş benim işim, senin gibi yüzlercesini de kolayca bu sudan geçiririm. Ama herkes haddini bilmeli ve asla gurura kapılmamalı” diyerek onu karşıya geçirmiş. Bilmek güzeldir cancağızım, hele haddini bilmek en güzeli… Eğer haddini bildiysen görürsün dev aynasındaki cüceyi…
Ekleme Tarihi: 30 Mart 2021 - Salı

HADDİM, HADDİN, HADDİ…

Bilmek güzeldir cancağızım, hele haddini bilmek en güzeli…

Eğer haddini bildiysen görürsün dev aynasındaki cüceyi…

Ben susayım Hz. Pir Mevlana Celaleddin Hazretleri bildirsin sana haddini;

Eskiden çok eskiden hayvanlar (!) âleminde küçük bir fare bir devenin ipini eline alarak o diyar senin bu diyar benim kasıla kasıla geziyormuş. Deve ise tabiatı icabı yumuşak huylu olduğundan bu durumdan hiç ama hiç çekinmiyormuş. Hal böyle olunca “Ben ne pehlivanmışım be! Ben ne yiğitmişim,” diye fare efendi büyüklenmeye başlamış. Farenin bu halini gören deve gülmüş ve içinden; “Dur hele” demiş, “Zamanı gelsin yiğitliği de pehlivanlığı da ben sana gösteririm.”

Az gitmişler uz gitmişler, gide gide büyük bir ırmağın kenarına gelmişler. Irmak bakıldığında ne kadar sakin görünse de esasında hiç de öyle değilmiş. Oldukça derin olan bu ırmağın kenarına gelince kasım kasım kasılan fare şaşkınlıktan kaskatı kesilmiş kalmış.

Onu böylesine korkulu gören deve demiş ki; “Dağlarda, ovalarda beni çekip götüren pehlivan fare. Neden durup kaldın? Sen ki yiğitler yiğidi değil misin? Haydi, cesurca gir şu ırmağa da bende seni takip edeyim. Sen kılavuzların en yiğidisin, en güçlüsüsün.”

Devenin bu sözlerine karşılık fare kekeleyerek, “Bu su pek büyük, pek derin bir suya benziyor arkadaş. Ben boğulmaktan çok korkuyorum.”

Deve bunun üzerine, “Amma da yaptın ha” deyip ayağını ırmağın içinde atmış. Su devenin dizine kadar geliyormuş. Deve gülerek, “A kör fare su sadece diz boyuymuş neden bu kadar korkuyorsun?” diye sormuş.

Fare; “Sana karınca gelen bana ejderha. Dizden dize fark var bilmez misin? Ey hünerli deve, senin dizine gelen bana dipsiz kuyu” diyerek korkudan titremeye başlamış. Elbette bu korku ona yetip artmış ve hatasını anlayarak mahcup olmuş. Çünkü farenin haddi boyu kadarmış ve boyundan büyük bir işe girdiği için kıpkırmızı kesilmiş.

Başını öne eğip; “Ben artık kılavuz olmaktan vazgeçtim” demiş sessizce.

Deve de bu durum karşısında hiç böbürlenmeden: “Öyleyse bir daha kibirlenme de canın yanmasın. Haddini bil, bil ki boy ölçüşeceksen kendin gibi farelerle boy ölçüş” demiş.

Fare çaresiz; “Tövbe ettim Allah hakkın için beni bu derin sudan geçir” demiş. Deve yumuşak huyla farenin bu haline acımış, “Haydi gel hörgücüme çık otur. Bu geçiş benim işim, senin gibi yüzlercesini de kolayca bu sudan geçiririm. Ama herkes haddini bilmeli ve asla gurura kapılmamalı” diyerek onu karşıya geçirmiş.

Bilmek güzeldir cancağızım, hele haddini bilmek en güzeli…

Eğer haddini bildiysen görürsün dev aynasındaki cüceyi…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

30
Mayıs
23
Mayıs
02
Mayıs
25
Nisan
18
Nisan
11
Nisan
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.