Sen üzerine alınma, diyeceklerim yalnızca gençlere cancağızım.
Velakin…
Gençliğin yaş ile ilgili bir şey olmadığını unutma.
General Mac Arthur’un, Tokyo’daki karargâhının duvarlarına şu sözü yazdırmıştır: “Gençlik hayatın belli bir çağı ile ilgili değildir.”
Sen üzerine alınma bu sözlerim gençlerin tamamına…
“Gençlik güzel şey lakin gençlerin elinde heba oluyor.” Bu hakikatli sözü diyen Oscar Wilde tam 46 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Gençlik güzel şey lakin yaşla ilgili değil.
Herhangi bir hastalık olmadığında beynin düşünme ve üretme kabiliyeti 90 yaşına ve daha da ilerleyen yaşlara kadar devam edeceğini bilimsel açıdan ortaya koyan pek çok çalışma bulunmaktadır. Zira dikkat edilecek olunur ise yaşlananın vücut olduğunu ve beynin yaşlanmadığını bileceksiniz.
“Eskiden” diyor seksene merdiven dayamış bir delikanlı; “Bizim gençliğimizde ülkeyi çay karıştırır gibi karıştırırdık. Şimdi ise gençler çaylarını karıştırmaktan aciz.”
I. Cihan Harbi esnasında Fransa’nın ünlü Başbakanı Clemenceau’ya gençlik aşısı yaptırması teklif edilmiş. Clemenceau bu teklifi: “Önerinizi şimdilik kabul etmeyeceğim. Hele bir ihtiyarlayayım, o zaman belki düşünürüm” diyerek geriye çevirmişti. İşin ilginci ise Clemenceau bu sözü söylediğinde tam 83 yaşındaydı.
Gençlik güzel…
Ordinaryüs Profesör Süheyl Ünver’i tanırsın. Hekim, sanat ve tıp tarihçisi; şair ve yazar, hat, tezhip ve minyatür sanatçısı Ünver 88 yaşına kadar dolu dolu yaşamış ve en önemli eserlerini şimdilerin ihtiyar diye addettiği yaşlarda vermiştir. Yaşına rağmen gençlere taş çıkartırcasına çalışmalarını yakından takip eden bir dostu Süheyl Hocaya takılmış:
“Azrail sizi unuttu mu yoksa?”
Süheyl Hoca hiç beklemeden cevabı yapıştırmış:
“Hayır, bilakis Azrail’le yakınlarda görüştük. Bana; ‘Süheyl boş bulursam götürür’ dedi.”
Hadi o zaman hikayemizi de anlatalım da söz yerini bulsun:
Harun Reşit yanına vezirini katıp beraberce tebdili kıyafet şehirde gezerken bahçesinde hurma fidanlarını diken bir ihtiyar görünce durmuş. Selam verip: “ Kolay gelsin babalık, ne yapıyorsun böyle?” diye sormuş.
Gelenin kim olduğunu bilmeyen ihtiyar: “Hurma fidanları dikiyorum efendi” diye yanıtlamış Halifeyi.
Harun Reşit tekrar sormuş: “Güzel ama bu diktiğin hurma fidanları ne zamana kadar büyür ve meyve vermeye başlar?”
“Kim bilir belki on, belki yirmi sene sonra yetişir ve meyve vermeye başlar” diye yanıtlamış ihtiyar.
Harun Reşit hayret ederek yeniden sormuş: “Peki onların meyvelerini görebilecek misin?”
İhtiyar ellerini iki yana açmış: “Bu yaşlı halimle belki göremem ama bizden öncekilerin diktikleri ağaçların meyvelerini biz yedik. Biz de bizden sonrakiler de yesin diye bu hurma fidanlarını dikiyorum” demiş.
İhtiyarın verdiği bu cevap Halifenin hoşuna gitmiş ve bir kese altın vermiş. İhtiyar, Allah’a hamdettikten sonra: “Bak şu Rabbimin güzel işine” demiş, “diktiğim ağaçlar hemen meyve verdi.”
Zaman geçiyor, hem de acımasızca. Lakin cancağızım zamanı emanet bilip dem be dem yaşayıp ölüm anına kadar yaşayan nice gençler var.
Gençlik güzel şey… Keşke gençlerin elinde heba olmasa.
Son sözü Ebu Turab Hazretleri Söylesin. “Bu günü düşün, dün geçti, yarın var mı? Gençliğe de güvenme ölen hep ihtiyar mı?”