“Sevgi neydi?” deyince, hemen “sevgi emekti” derken bulur insan kendini, Cengiz Aytmatov’un, "Selvi Boylum Al Yazmalım" adlı romanından uyarlanan sinema filminin tesiri ile…
Ve sorgulamaya başlar insan, Asya, İlyas’ı mı yoksa Cemşit’i mi seçmeliydi diye…
…
İnsan sevgiyi, Dünya’ya gözünü açtığı andan itibaren çeşitli vesilelerle deneyimler…
Bir annenin şefkatinde, bir köpeğin sadakatinde, bir dostun özverisinde…
Sevdiği bir yemekte, bir sporda, bir şarkıda yahut bir resimde…
Netice de, Sevgi insanın içini ısıtan, yüreğini sıcacık yapandır. Kimi zaman yaralarını saran, iyileştiren sarıp sarmalayandır…
Çünkü Sevgi, ilgi duymayı, bağlılık kurmayı sağlayan içsel bir duygudur. İnsan sevdiği zaman, sevdiğinin gereksinimlerini, ihtiyaçlarını anlayarak, bunları karşılamak için sorumluluk hisseder ve düşüncelerine, duygularına saygı duyar. Bu sebeple sevilen insan, önemsendiğini, değer verildiğini hisseder.
Lakin Aşk başkadır…Elbette içinde sevgiyi barındırır. Ama sevgi, Aşk değildir. İkiside sıcaktır ancak birisi pişirmek üzere diğeri ısıtmak üzere vazifelidir. Aşk Ateş gibidir, ham olanı pişirmek içindir. Bu yüzden Aşk, ateş üstünde yürümektir denir.
İnsan, üryan olsun diye tüm benliklerinden, Ateşten bir gömlek giymektir Aşk!
Tüm ezberlerini bozmak, sınırlarını yıkmak, asla dediği ne varsa yaşatmak için vardır. “Hamdım, piştim, yandım “ olmak üzere, tüm yargılarından, kalıplarından, sözde doğrularından arındırmak için vardır.
Tüm putlarından, tüm ilahlarından temizlerken, “SADECE ALLAH” demeyi en derinlerinde hissettiren ve yaşatandır Aşk!
…
Halil Cibran’ın Ermiş isimli kitabından, Aşk’a Dair sözleriyle bitirelim bu yazımızı…
“Aşk sizi çağırdığı zaman, onu izleyin,
Yolları zorlu ve dik olsa da.
Kanatları sizi sardığı zaman, ona teslim olun, Tüyleri arasına gizlenmiş kılıç sizi yaralayacak olsa da.
Ve aşk sizinle konuştuğu zaman, ona inanın, Bahçeyi tarumar eden kuzey rüzgarı gibi darmadağın etse de düşlerinizi sesiyle.
Çünkü aşk hem taç olur başınıza hem çarmıha gerer sizi.
Hem besler büyütür hem de budar sizi.
Yücelerinize tırmanıp okşar sever güneşte titreyen en körpe dallarınızı
İnip sonra aşağı, sarsar toprağa tutunmuş köklerinizi.
Mısır demetleri gibi derer aşk sizi.
Harman yerinde dövüp çırılçıplak bırakır.
Kabuklarınızı elemek için kalburdan geçirir.
Apak edinceye kadar öğütür sizi.
Yumuşayana kadar yoğurur;
Ve sonra sizi atar kutsal ateşine, Tanrı’nın kutsal şölenine kutsal ekmek olasınız diye.
İnsanı üryan kılan, taçlandırırken çarmıha geren, insanın, kalbinin esrarını öğrenebilsin ve Hayat’ın kalbi olabilsin diye Allah’ın kutsal ziyafetine kutsal ekmek kılan ateştir aşk. Aşkın sadece hazzını arayanların denememeleri gereken bir alandır. Korkarak varılamayacak olan. Çünkü aşk, kendinden başka hiçbir şey almadığı gibi kendinden başka da hiçbir şey vermez. Ne sahip olabilirsiniz ne de o size sahip olur. Aşkta hedef, Allah benim kalbimde, değil; ben, Allah’ın kalbindeyim, demektir. Aşk, yönlendirilemeyen, ancak lâyık olursanız, sizin seyrinizi yönlendiren, sadece kendisini gerçekleştirmek isteyendir. Zira aşk kâfidir aşka…
Aşk bütün bunları yüreğinizin sırlarına ermeniz ve bu bilgiyle Hayat’ın yüreğinin bir parçası olabilmeniz için yapacaktır.
Fakat eğer korkularınız içinde, sadece aşkın huzurunu ve hazzını aramaksa muradınız,
O zaman çıplaklığınızı örtüp aşkın döven yerinden çıkın daha iyi,
Girin güleceğiniz ama doyasıya gülemeyeceğiniz, ağlayacağınız ama bütün gözyaşlarınızı dökemeyeceğiniz o mevsimsiz dünyaya.
Kendinden başka bir şey vermez aşk ve kendinden başkasından almaz.
Ne sahip olur aşk ne de kendine sahip olunsun ister.
Çünkü aşka aşk yeter.
Sevdiğiniz zaman Tanrı yüreğimde değil, Ben Tanrı’nın yüreğindeyim demelisiniz.
Ve aşka rota çizebileceğinizi sanmayın, çünkü, sizi layık bulursa eğer rotanızı aşk çizer. Aşkın kendini tamama erdirmekten başka bir tutkusu yoktur.
Fakat aşıksanız ve tutkularınız olacaksa mutlaka, şunlar olsun tutkularınız:
Erimek ve akan bir dere olmak ezgisini geceye söyleyen.
Tanımak aşırı muhabbetin sızısını.
Yaralanmak kendi aşk idrakinizle;
Ve kan ağlamak isteyerek ve sevinçle.
Şafak vakti kanatlanmış bir yürekle uyanmak ve minnet duymak aşkla dolu yeni bir güne;
Öğleyin dinlenmek ve aşkın coşkusunu düşünmek derin derin
Akşamleyin eve şükranla dönmek;
Ve sonra da uyumak yüreğinizde sevgiliye bir dua ve dudaklarınızda bir şükran şarkısıyla…”