Bir kıvılcımla başlar, nice büyük yangınlar…
Yanmakta olandan sıçrayan küçük bir ateş parçası, düştüğü yeri de yakmaya başlar…
Bazen bir karşılaşmayla, bazen bir yazıyla, bazen de işitilen bir sözle, yahut bir şarkıyla sıçrar O kıvılcım…
Düştüğü Gönül’e, İçten içe tesir eder sessizce…
Ve önce dokunduğu yeri yakar, sadece…
Ardından yavaş yavaş büyür ve Kocaman bir yangın olur bütünün içinde…
Kıvılcım hem ateşin, hem de ışığın zerresidir!
Bu yüzdendir, yanarken etrafını aydınlatması…
Bir kıvılcımın, bir de damlanın tadı alındı mı,
Artık, Ateş’e aşık olmak, Su’ya aşık olmak zamanlarıdır, hissedilenlerin ardı…
Ve bir de, rüzgar delice esmeye başladı mı,
An meselesidir artık kıvılcımların yangın olması…
Ey Ateş’e aşık olan Pervane!
Hamdım, Piştim, Yandım hallerinden geçerken,
Kıvılcımdır, Hamlığı ilk pişiren…
Ve Kıvılcım;
Gönül vermekten Asla Vazgeçmemektir!
Ateş’e aşık olmak ve Yangına gönül vermek;
Elbet bunlar senin hallerindendir.
Bu hallerin de birer kıvılcımdan oluşur.!
Nefsi şaşar gözü kayar olursan başka Ateşlere, başka yangınlara geçmiş olursun!
İşte bu nedenle;
Daima Gönlün’den emin bir duruşun olsun!
Her ne olursa olsun; her şeye rağmen,
Rağmenlere rağmen,
Derinden, en derinden, Güvenmekten, İnanmaktan ve Şaşmaz Eminlikten vazgeçmemelisin!
Çünkü;
K-ıvılcımdır,
A-sla
V-azgeçmemek!