Özgür, kelimesinin zıt anlamlısı, “bağımlı, köle ve tutsak” olarak karşımıza çıkar. Bu dünya zıtlıklar alemidir ve her şey zıttıyla aşikar olur. Burdan bakarsak, hiç bir bağımlılığı, hiç bir korkusu ve hiç bir tutsaklığı olmayan insan, “Özgür” demektir SADECE.
Ve İnsan çoğu zaman ya korkularının ya da arzularının kölesi olur. Elbette her insanın korkuları da, bağımlılıkları da farklı farklı olur. Lakin ortak olan şudur ki; tüm bunlar insanın Özgürlüğünü elinden alır.
…
Kimisi hastalıktan, kimisi ölümden, kimisi çocuklarının geleceğinden, kimisi işsiz kalmaktan, kimisi de yaşlanmaktan endişe duyar ve neticede tüm bu kaygılar onu sistemin kölesi yapar.
Kimisi dedikodu yapar, bu söyledikleri karşısına çıkar diye korkar. Kimisi bir suç işler, günahı karşısına çıkacak diye korkar.
Kimisi rüşvet verir, ortağını kazıklar, yalana, hileye sapar ve ortaya çıkmaması için gereken ne varsa yapar, kim varsa elini eteğini öper ve netice de hepsinin kölesi olur.
Yani insan, “Emrolunduğun gibi Dosdoğru Ol!”(Hud süresi,112. Ayet) üzere yaşamadığı her an bir şeylere tutsak olur ya da birilerine köle olur.
Oysa Yüce yaradan insanlara, gıybet etmemesini, ölçü ve tartıda adaletli olmasını, rüşvet vermemesini, yalancı şahitlik etmemesini, yetim hakkı yememesini, daima sözün en güzelini söylemesini, tevazu içinde yürümesini, anne-babasına iyi davranmasını, yeryüzünde fesatlık bozgunculuk yapmamasını, cimri olmamasını, saçıp savurmamasını, yani israf etmemesini, iyiye, güzele sevkeden ve kendisi için dilediği her ne hayır, iyilik varsa, başkaları içinde dileyen olmasını, kula kulluk etmemesini, sadece Allah’a güvenip dayanıp, ondan yardım dilemesini ve netice de erdemli bir insan olmasını söyler.
…
Bu doğrultuda yaşayan insan, kendine düşeni daima en iyi şekilde yaparken, onun izni olmadan yaprak bile kıpırdamadığının idraki ile, başına gelen her şeyden tastamam razı olur. Çünkü her ne oluyorsa, O’nun gözetiminde olduğunu ve kulunun her halinden haberdar olduğundan emindir. Böylece her ne yaşanırsa yaşansın, İnsanı sevgisinden var ettiğini söyleyen, en cömert ve en merhametli olan Allah’a sınırsız güvenmenin ve teslim olmanın huzuru sakinliği olur DAİMA.
Yine, “La ilahe İlla Allah” diyen, yani sadece Allah’ın var olduğunu hisseden ve her nefeste, her söylediğinde, her yaptığında, Allah’ın onu gördüğünü bilen ve her an da her yerde Allah’ı gören için, bir başkası kalır mı, yahut birinden korkmak, birinin kulu kölesi olmak olur mu?
“Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.” (Bakara Suresi 156. Ayet) üzere, adı ne olursa olsun tüm korkulardan arınmanın, yani gerçekten “Özgür” olmanın tek bir yolu vardır ki, O da şah damarından daha yakın olan Allah’a tastamam teslim olarak ve yine O’na döneceğinden emin olarak yaşamaktır.