Bir çok farklı inanışta, felsefede, ilimde, bilimde yahut ideoloji de, isimler tanımlar değişse de, özünde hepsi “denge” de olmanın öneminden bahseder.
Örneğin, Kuran’da da İsra Suresi 29. Ayet şöyle der;
“Elini boynuna asıp bağlama (cimri olma), hem de onu büsbütün açıp saçma (israf etme); aksi halde kınanmış olursun çaresizlik içinde kalırsın.”
Yani yine dengeden bahseden bu ayet, yaşamın her alanında geçerli bir yasadır aslında…Çok verici olarak dengeyi kaçırmak insanın çaresizlik içinde kalmasına sebep olurken, yine hep alıcı olarak dengeyi kaçırması da, kınanmış olmasına sebep olur.
…
Mesela çiçekler, sulanmazsa kuruyarak ölür, yine çok sulandığında ise, çürüyerek ölür. Çiçekler ancak dengeli sulanırsa, güzelleşir ve büyür. Çocuklar da birer çiçek gibidirler. Aşırı ilgi ile, hiç bir zorluk görmeden, emek vermenin kıymetinden, erdeminden yoksun bırakılarak, şımartılarak büyütülen çocuklar, tıpkı çok su vermekten dolayı ölen çiçekler gibi çürümeye başlarlar…Tam tersi durumlarda ise, hiç ilgi gösterilmeyen, önemsenmeyen, değer görmeyen çocuklarda sevgisizlikten kuruyup giderler. Yani yine dengedir esas olan…
Çok üstüne titrediğiniz her şey, “sakınan göze çöp batar” misali, dengeye getirmek üzere törpüler sizi, aşırıya kaçtığınız her yerden…Çünkü konu her ne olursa olsun, her iki uçta olmakta sakıncalıdır, mesele dengeyi kurabilmektir. Yine ibadetler konusunda da, insanlar ya tamamen bu dünyaya dalıp hakikati unuturlar ya da tamamen dünyadan elini eteğini çekerek, ahiret kavramının peşine düşerek dünyadan soyutlanırlar. Oysa yine dengedir esas olan… Dünya ve ahiret kavramlarının çok ötesinde, şekilcilikten arınarak, sonsuz Bir’lik içinde, hissederek yaşamaktır çünkü mesele…
Konuya dair Kuran’da Furkân Suresi 7. Ayet şöyle der;
“Bu nasıl Peygamberdir ki, bizim gibi yiyip (içiyor, bizim gibi giyiniyor) ve çarşı pazarda gezip dolaşıyor! Ona kendisiyle birlikte bir melek de indirilmeli değil miydi?” derler”
Oysa görüldüğü üzere, mesajlar peygamberler üzerinden çok açık olarak örneklendirilmiştir. Keza aşırıya kaçan ruhbanlık sınıf ile ilgili de, Kuran’da Hadîd Suresi 27. Ayette şöyle der;
... “Kendilerinin icat ettikleri ruhbanlığa gelince, biz onlara bunu emretmemiştik; sırf Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yapmışlardı, ama buna hakkıyla riayet etmediler. Biz de içlerinden iman edenlere mükâfatlarını verdik, ama çokları yoldan çıkmışlardır.”
…
Ve yine ilişkilerde de durum benzerdir aslında…Eşler, aile üyeleri, dostlar, birbirlerini çok sıkarlarsa, bağımlılık çalıştırarak, aşırı ilgi ile boğarlarsa, çiçek örneğinde olduğu gibi ilişkilerde bir süre sonra çürümeye başlar. Ya da tam tersi, özünde ilgisizlik ve sevgisizlik barındırırken, “sözde” birbirilerini özgür bıraktıklarını zannederek, tamamen kopuk ilişkilerde, bir süre sonra kurumaya başlar.
Yani yol yine dengeye gelmekten geçer. Çiftler kesişen kümeler misali, birbirine hem ortak alanlar bırakmalı, hem de bireysel alanlarına saygı duyarak, sevgiyi, aşkı, hayatı paylaşmalıdır.
Çünkü yemeğe dengeli atılan tuz biber lezzet verirken, fazlası tadını kaçırır.
Huzurlu ve dengeli bir ömür dileğiyle…