Merve NAVRUZ
Köşe Yazarı
Merve NAVRUZ
 

ŞİİR SENİN YÜZÜNDÜR

Seni yokluğunda bulanlardanım ben. Yoktun ama titreyerek atardı kalp ritmim, gözlerim kalabalıklar içinde seni arardı, kulağım senin sesine benzetirdi tüm tınıları. Ölçüsü olmayan kalıplara sığardın ancak, uçlarda yaşattığın hisler de bu sebeptendi. Ceketin cebinde unutulmuş bir mektuptun, okumayı bilmemesine rağmen çıkarıp bakan onca insana kapalı, yalnız "ben"lisaniyla yazılmış bir mektup. Çözünürlüğü fazlasıyla kötü bir resim, vakitsiz çağrılar, kurumuş bir adet papatya bu yüzden anlamlıydı, ben lisanında aynı dili konuştuğum tek insandın çünkü sen. Sade bir dünyanın, coşkulu duygularına kapılmanın belki de özenmenin sonu, evrildikçe derinleşen duygular ve nihai aşktı. Böylesine sade bir dünya ve sade ruh hali ile maceraperest gibi davranmak, hayatımın çılgınlık tecrübesi ve başka bir dünyanın beni de duygularım gibi dönüştürmesi demekti. Zaman geçti, bu yolculuğun içine her şey dahil oldu, hatta öyle ki senle ben yok olduk ama bize dair bir kader planı işlemeye devam etti. Beş koca sene resetlenmeye niyetli iki insan olarak, bizi kader planında tekrar bir araya getiren şey ne idi? Oysa, ortak baktığımız tek yer gökyüzüydü... İşte şimdi biz, o azımsadığımız gökyüzüne kalbiyle bakan, gözü dünyada iken göğü kalbiyle gören iki "ben “‘den "biz" olanız. Şimdi vakit, bir Eylül akşamı değil biliyorum ama sana dair tüm duygularım Eylül tadında. Sezai Karakoç'un "siyah güller, ak güller" dediği dizede sen varsın çünkü. Bu dizede aklıma gelir yüzün, içime bir huzur dolar. "Zambaklar en ıssız yerlerde açar" diye benimle devam ettiği için şiir, dünyadaki gibi şiirde de yolumuz aynı, birbirimizin devamı ve birlikte anlamlıyız. Çok sevgili eşime ithafen...
Ekleme Tarihi: 11 Temmuz 2023 - Salı

ŞİİR SENİN YÜZÜNDÜR

Seni yokluğunda bulanlardanım ben. Yoktun ama titreyerek atardı kalp ritmim, gözlerim kalabalıklar içinde seni arardı, kulağım senin sesine benzetirdi tüm tınıları. Ölçüsü olmayan kalıplara sığardın ancak, uçlarda yaşattığın hisler de bu sebeptendi.

Ceketin cebinde unutulmuş bir mektuptun, okumayı bilmemesine rağmen çıkarıp bakan onca insana kapalı, yalnız "ben"lisaniyla yazılmış bir mektup. Çözünürlüğü fazlasıyla kötü bir resim, vakitsiz çağrılar, kurumuş bir adet papatya bu yüzden anlamlıydı, ben lisanında aynı dili konuştuğum tek insandın çünkü sen. Sade bir dünyanın, coşkulu duygularına kapılmanın belki de özenmenin sonu, evrildikçe derinleşen duygular ve nihai aşktı.

Böylesine sade bir dünya ve sade ruh hali ile maceraperest gibi davranmak, hayatımın çılgınlık tecrübesi ve başka bir dünyanın beni de duygularım gibi dönüştürmesi demekti. Zaman geçti, bu yolculuğun içine her şey dahil oldu, hatta öyle ki senle ben yok olduk ama bize dair bir kader planı işlemeye devam etti. Beş koca sene resetlenmeye niyetli iki insan olarak, bizi kader planında tekrar bir araya getiren şey ne idi? Oysa, ortak baktığımız tek yer gökyüzüydü...

İşte şimdi biz, o azımsadığımız gökyüzüne kalbiyle bakan, gözü dünyada iken göğü kalbiyle gören iki "ben “‘den "biz" olanız. Şimdi vakit, bir Eylül akşamı değil biliyorum ama sana dair tüm duygularım Eylül tadında. Sezai Karakoç'un "siyah güller, ak güller" dediği dizede sen varsın çünkü. Bu dizede aklıma gelir yüzün, içime bir huzur dolar. "Zambaklar en ıssız yerlerde açar" diye benimle devam ettiği için şiir, dünyadaki gibi şiirde de yolumuz aynı, birbirimizin devamı ve birlikte anlamlıyız.

Çok sevgili eşime ithafen...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.