Merve NAVRUZ
Köşe Yazarı
Merve NAVRUZ
 

UZLETGÂH

Ebed...,ebed...!" çığlıkları atan can kuşumun feryatları ile uyandım bu sabah. Her gün benimle aynı vakitte uyanıp, pencereden bakıştığım sincap da yok görünürlerde. Hangimiz geç kaldık bu randevuya, hangimiz bakışamadı bile bu sabah? Sanırım çekip gitti bir yerlere, belki rızkı için, belki de sırf istediği için. Neyse ki, her günkü gibi fokurdayan çaydanlık ötüyor, aynı sıcaklık ve tat ile içimi dinlendiriyordu ince belli bardaktaki çay. Sabah ajansları da her zamanki hali ile seyrediyor, ruhumu bunalttıkça bunaltıyordu. Sahi, sincap neredeydi? Aklım oraya takılı kalmış, içimde bir eşyamı kaybetmiş hissi ile evin odalarını dolaşıp duruyordum. Neyse ki gün içini akıttı ve bitti, en iyi bildiği şeyi yapmış olduğu için devamını getirecekti. Uykuya dalarken düşündüğüm onca dünya işleri arasından sıyrılıp kurtulamıyor, aklıma gelen her yeni düşünce ile elime defa kez telefonu alıp duruyordum. Bitmiyordu, tıpkı gün gibi içini akıtıp bitmiş gibi yapıp, başka bir yerden filizleniyordu işler. İş, işler... Hiç bitmeyecekler. Ertesi sabah uyandığımda gözüm yine onu aradı pencereden bakıp, karşılık bulacağımı sandığım sincap yine yoktu. Bu arkadaş, basbaya çekip gitmişti buralardan. Oysa biliyordum, hayvanların fıtratına uyan da buydu zaten. Nedendi bu burukluk o zaman, hayal kırıklığına benzer hisleri yaşatan şey neydi? Ceketimi giyip pijama ile çıktığım bahçede, sincap görünümüyle aradığım neydi? Her zamanki durduğu ağaç kovuğuna bakınca, uyur halde bulduğum sincabı görünce, yüzümde istemsiz bi gülümseme ve sevinç oldu. Seslendim duymadı, dokundum kıpırdamadı, aldım elime buz gibi ve donmuş halde kaskatı kesilmişti. Sanırım yaşamıyordu, bu arkadaş gerçekten çok uzak diyarlara gitmişti. Ağaç kovuğuna tekrar koyup, hızlı adımlarla eve dönüp, öylece oturup kaldım. Düşünemiyor, bomboş bakıyordum. Taa ki öğle ezanlarını duyana kadar. Bir irkilme, sağırlık sonrası ilk sesi duyma refleksi ile kalktım birden ve olan biteni anlatma isteği ile koştum en yakın camiye. Ve bu adım, kendi uzletgâhıma attığım ilk adım oldu. Anlattım ve duyuldu. Sesime ses, uzattığım elime el veren oldu. Ruhumun "ebed" çığlığı sustu. Gün aydığı için benimle arkadaş olan sincap ebedi aleme giderken bile, ebedide buluşalım diye yerine uzleti koydu. Giden oydu, onun gitmesine benim için yeni bir başlangıç oldu. Şimdi mi? Şükrederek açtığım göz kapaklarım illa ki bir çift göz görme derdinde değil artık. Bugün de yaşıyorum ve fırsatlarla dolu bir gün diyerek kalkıyor, Rabbimle buluşuyor, çayımı içiyor ve ruhuma iyi gelen musikileri dinliyorum. "Yaratan Rabbinin adıyla oku “diyen Yaratıcıma, bugün de okuyabilmeyi nasip et Rabbim diyerek, yürümeyi yeni öğrenen bir bebek misali hevesle yürüyorum. Dünyalık işlerimi ellerimle şöyle bir aralayıp, "azıcık müsaade" isteyerek 5 vakitte tamamlayabiliyorum. Yaratılış amacıma göre yaşayabiliyor, düşünebiliyorum. Bu uzletin kapısını nasıl açtın diyenlere sincap arkadaşımı anlattığımdaki insanlarda gördüğüm yüz ifadesiyle, hikmetlerin bir vesile ile onları da bulacağını ispat etmiş oluyorum. Çünkü; bizler yolunu kaybetmiş bir yabancıyız bu alemde. Yolunu kaybettiğini kabul edene, yolunu bulmak isteyene, bir yol dileyene tıpkı benim gibi bir uzlet gönderecektir Rabbim mutlaka, ya bir sincap ile, ya da bir karınca ile kendinizi bir anda yola girmiş, kalbi gülmüş olarak bulacaksınız. Buna hazır mısınız?..
Ekleme Tarihi: 05 Mart 2024 - Salı

UZLETGÂH

Ebed...,ebed...!" çığlıkları atan can kuşumun feryatları ile uyandım bu sabah. Her gün benimle aynı vakitte uyanıp, pencereden bakıştığım sincap da yok görünürlerde. Hangimiz geç kaldık bu randevuya, hangimiz bakışamadı bile bu sabah? Sanırım çekip gitti bir yerlere, belki rızkı için, belki de sırf istediği için. Neyse ki, her günkü gibi fokurdayan çaydanlık ötüyor, aynı sıcaklık ve tat ile içimi dinlendiriyordu ince belli bardaktaki çay. Sabah ajansları da her zamanki hali ile seyrediyor, ruhumu bunalttıkça bunaltıyordu. Sahi, sincap neredeydi? Aklım oraya takılı kalmış, içimde bir eşyamı kaybetmiş hissi ile evin odalarını dolaşıp duruyordum. Neyse ki gün içini akıttı ve bitti, en iyi bildiği şeyi yapmış olduğu için devamını getirecekti. Uykuya dalarken düşündüğüm onca dünya işleri arasından sıyrılıp kurtulamıyor, aklıma gelen her yeni düşünce ile elime defa kez telefonu alıp duruyordum. Bitmiyordu, tıpkı gün gibi içini akıtıp bitmiş gibi yapıp, başka bir yerden filizleniyordu işler. İş, işler... Hiç bitmeyecekler. Ertesi sabah uyandığımda gözüm yine onu aradı pencereden bakıp, karşılık bulacağımı sandığım sincap yine yoktu. Bu arkadaş, basbaya çekip gitmişti buralardan. Oysa biliyordum, hayvanların fıtratına uyan da buydu zaten. Nedendi bu burukluk o zaman, hayal kırıklığına benzer hisleri yaşatan şey neydi? Ceketimi giyip pijama ile çıktığım bahçede, sincap görünümüyle aradığım neydi? Her zamanki durduğu ağaç kovuğuna bakınca, uyur halde bulduğum sincabı görünce, yüzümde istemsiz bi gülümseme ve sevinç oldu. Seslendim duymadı, dokundum kıpırdamadı, aldım elime buz gibi ve donmuş halde kaskatı kesilmişti. Sanırım yaşamıyordu, bu arkadaş gerçekten çok uzak diyarlara gitmişti. Ağaç kovuğuna tekrar koyup, hızlı adımlarla eve dönüp, öylece oturup kaldım. Düşünemiyor, bomboş bakıyordum. Taa ki öğle ezanlarını duyana kadar.

Bir irkilme, sağırlık sonrası ilk sesi duyma refleksi ile kalktım birden ve olan biteni anlatma isteği ile koştum en yakın camiye. Ve bu adım, kendi uzletgâhıma attığım ilk adım oldu. Anlattım ve duyuldu. Sesime ses, uzattığım elime el veren oldu. Ruhumun "ebed" çığlığı sustu. Gün aydığı için benimle arkadaş olan sincap ebedi aleme giderken bile, ebedide buluşalım diye yerine uzleti koydu. Giden oydu, onun gitmesine benim için yeni bir başlangıç oldu. Şimdi mi? Şükrederek açtığım göz kapaklarım illa ki bir çift göz görme derdinde değil artık. Bugün de yaşıyorum ve fırsatlarla dolu bir gün diyerek kalkıyor, Rabbimle buluşuyor, çayımı içiyor ve ruhuma iyi gelen musikileri dinliyorum. "Yaratan Rabbinin adıyla oku “diyen Yaratıcıma, bugün de okuyabilmeyi nasip et Rabbim diyerek, yürümeyi yeni öğrenen bir bebek misali hevesle yürüyorum. Dünyalık işlerimi ellerimle şöyle bir aralayıp, "azıcık müsaade" isteyerek 5 vakitte tamamlayabiliyorum. Yaratılış amacıma göre yaşayabiliyor, düşünebiliyorum. Bu uzletin kapısını nasıl açtın diyenlere sincap arkadaşımı anlattığımdaki insanlarda gördüğüm yüz ifadesiyle, hikmetlerin bir vesile ile onları da bulacağını ispat etmiş oluyorum. Çünkü; bizler yolunu kaybetmiş bir yabancıyız bu alemde. Yolunu kaybettiğini kabul edene, yolunu bulmak isteyene, bir yol dileyene tıpkı benim gibi bir uzlet gönderecektir Rabbim mutlaka, ya bir sincap ile, ya da bir karınca ile kendinizi bir anda yola girmiş, kalbi gülmüş olarak bulacaksınız. Buna hazır mısınız?..

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.