Sahilde iken duyulur nice sesler,
Konuşmalar, gülüşmeler,
Öfkeler, çekişmeler,
Kah kahırlar, kah sitemler…
Lakin Deniz’e girdikten sonra,
Sohbetler olur yine olmasına da,
Sahildeki gibi gürültülü değildir Artık,
Şayet Deniz’e bırakmışsa kendini,
Ve dalgalar çoktan uzak etmişse sahili…
Sonra Bir’de Derin’lere dalmaya başlandıysa,
İyice sessizleşir ortalık!
Duyulur Sade’ce Dip’ten sessiz cümleler,
Ve Gönül’den Gönül’e muhabbetler…
…
İşte bu misal insan gönlünden uzak,
Aklının ve nefsinin idaresinde bir hayatın içinde iken,
Bol bol konuşur, anlatır ya da anlattığını sanır!
Aslında sözleri öylece boşluğa savurandır…
Kalp de kırar, sitem de eder,
Hesap da sorar, yargılar da, kınar da, kıskanır da…
Ne’den böyle yaptı? Ne için tüm bu olanlar? Ne zaman? Ne’reye ? Nasıl? Kim? derken,
Ne’ler içinde dolaşır durur beyhude…
Zanlar, varsayımlar ve yanılgılar içinde…
Pek çok cümle gezinirken kocaman, kocaman sesleriyle ortalarda,
Kimsenin kimseyi, aslında anlamadığı bi uğultu dünyasıdır bu dünya!
Ne’lerden uzaklaştığında ise,
Ne’sizlik içinde ve bi sükunet halinde,
Yerini gönülden muhabbetlere bırakır samimiyetle…
Anlamaktan çok ötede, derinden hissedilendir SafSade’ce…
…
Ve böylece;
Ne bir diyeceği vardır, ne bir kavgası , ne de bir davası…
Yürekler konuşunca diller yerine,
Huzur içinde, Gönül eşliğinde nefeslerle,
Tüm soru işaretleri, Nokta’ya varır.
Gönül’den Gönül’e, Dip’ten hissedilenlerle,
Daha bi Sessizleşir, Derin’lere indikçe…