Hemen hemen bütün salgınların arkasındaki virüs aslında budur.
Tedavisi çok zor bir virüstür. Laboratuvar ortamlarında gözlenemeyen bir virüstür.
Ne antibiyotikler ne antiviral ilaçlar fayda verir.. Dünya Sağlık Örgütü dünyadaki bütün sağlık kurum ve kuruluşlarını biraraya getirse, bütün doktorları biraraya toplasa, bütün imkânları seferber etse de; eğer "T.İ.S." virüsünü ortadan kaldırmamıs isek, bu virüsü öldürmemiş isek asla fayda sağlamaz.
Anladım efendim anladım.! Okuyucuyu sıkmak istemem. Hele kızdırmayi hiç sevmem.
Neymiş bu "T.İ.S." virüsü diye düşündüğünüzü biliyorum.
Öyleyse bu virüsü açıklayalım…
"T.İ.S." YANİ; (TEDBİRSİZLİK, İHMALKARLIK, SORUMSUZLUK)
TEDBİRSİZLİK:
İnsanın elinden gelen şeyi yapmaması demektir. Gerekli çabayı ve gayretini her alanda göstermemesi demektir. Tedbir tevekkülden bile önce gelir. Hatta "tevekkül tedbirinin çocuğudur" demişler. Mukaddes kitabımız Kur'an bizden her alanda tedbir istiyor.
Cehennem ateşine karşı tedbir alın. Hesap gününe karşı tedbir alın. Mahşer gününe karşı tedbir alın. Kabir azabına karşı tedbir alın. Hayatın her alanında ve kademesinde tedbir alın diyen bir dinin mensuplarıyız.
Sadece zor zamanlarda ya da tehlikeli işlerde değil hayatın her alanında tedbir gereklidir. Yerken, içerken, otururken kalkarken, havada, karada, denizde, yolda, köprüde, trafikte, askeri hayatta, attığımız her adımda tedbir! tedbir! tedbir.! Hele hele sağlık alanında olmazsa olmazdır. İçme sularımızdan tutun teneffüs ettiğimiz havaya kadar her şey sağlığımızla yakından ilgilidir. Her vatandaş kendi tedbirini almalıdır. Lakin bazı kurum ve kuruluşlar daha fazla tedbirci olmalıdır. Çünkü onların sorumluluğu bir tık fazladır. Sağlık müdürlükleri, belediyeler. Valilik ve kaymakamlık makamları çok daha tedbirli davranmaları gerekir. Yoksa tedbirsizlikten kaynaklanan musibetlerle karşı karşıya kalırız.
İHMALKARLIK:
Virüsün ikinci ayağı. Ne mi lazımcılık. Ertelemecilik. Şimdi sırası değil yarın bakarızcılık.
Zaten tedbirsizlik ihmali doğurur. Tedbirin içi doldurulmazsa orayı ihmal doldurur.
Bir hikâye anlatılır:
İhtiyar adamın bir evi vardır. Evinin bir tarafı söküldüğünde bir çamur yapıştırır geçermiş. Bir yeri patlayıp çatladığında yalandan suvar geçermiş. Tabii günlerden bir gün adamın evi güm diye çökmüş. Adam: 'Bire insafsız! Göçeceğini önceden neden haber vermedin' ev dil'e gelmiş: 'ben yıllardır sana göçeceğimi söylüyordum. Her gün bir tarafım dökülüyordu. Lakin sen beni tamir etmek, ya da bana bakım yapmak yerine sıvayıp sıvayıp geçiştiriyordun. Benim suçum yok senin ihmalkarlığın yüzünden böyle oldu' demiş.
Bence çok güzel bir hikaye. Bizim hayatımızda işte böyle. Eksikliklerimizi sıvayıp sıvayıp geçiştiriyoruz. Kalıcı çözümler üretmiyoruz. Günü kurtarmanın peşinde, mesaiyi bitirip eve gitmenin peşindeyiz. Bugün ülkem için ne yaptım, vatanım için ne yaptım, milletim için ne yaptım diyen yok. Ay dolsun maaşlar cebe konsun. Ohhh ne güzel bir dünya! Sonra da her türlü musibetle karşı karşıya kalacağımız aşikâr…
SORUMSUZLUK:
Bu da tedbirsizliğin üçüncü ayağıdır.. İnsanlar veya kurum ve kuruluşlar kendi üzerlerine düşen görevi yapmak yerine, vazifeyi hep başkalarına atmak. Kendilerini suçlamak yerine hep başkalarını suçlamak. Bir günah keçisi aramak. Gereken hassasiyet gösterilmeyince, insan sağlığı hafife alınınca, tedbirsizlik, ihmalkârlık ve sorumsuzluk da bir araya gelince facia kaçınılmaz oluyor.
Şu an Seydişehir'deki yaşanan durum da bu. Günler olmuş kesin bir açıklama yok. Ne valilikten ne kaymakamlıktan, ne belediyeden, ne ilçe sağlıktan somut bir delil yok. Vatandaş suyu kullanmayacakmış. Ağzına almayacakmış. Meyveleri sebzeleri yıkamayacakmış. Mış mış mış. Vallahi insana gülerler ya. Bu tedbir mi şimdi? Eğer içme sularında şüphe ediliyorsa radyolojik biyolojik kimyasal analizleri yapılır ve halk bilgilendirilir. Eğer hava yolu ile geldiğine inanılıyorsa havadaki partiküller kimyasallar ölçülür. Ve halk bilgilendirilir. Bu tür salgınlar zaten ya suyoluyla ya hava yoluyla ya da gıda yoluyla bulaşır. Bunların tespitini yapmak çok mu zor. İçme suları konusunda koski'nin her zaman bir b planı hatta c planı olması gerekir. İnsanlar bir hafta susuz kalsın birbirini ezer. Devamlı plan proje üretmek gerekir. Ama nerede!!! . En iyisi mi musluğunuzdan su gelirse biz Allah'a şükredelim. İnsanlar kurum ve kuruluşlar işlerini kendilerine dert edinmeliler. Sorumluluklarını en güzel şekilde yerine getirmeliler. Aksi takdirde rezillik paçamızdan akar gider.
Ben bir ilim insanı olarak manevi "tis virüsünü" analiz ettim. Bilim adamı çıksın salgına sebep olan maddi virüsü bulsun.
Sağlıklı bir hava, sağlıklı bir su, sağlıklı bir gıda ile hayatımızı nedame ettirmek dilekleriyle hürmetlerimi arz ediyorum.