Mustafa Özdamar’ın “Celal Hoca” ile ilgili hatıratını okurken bir bölüm dikkatimi çekti. Bölümün ismi Masum Zaaflardı. Burada anlatılan bir anı, bizlere geçmişi hatırlatırken aynı zamanda bugünü yorumlamamıza yardımcı olacaktır.
Celal Hoca lakabıyla bilinen Mahmut Celalettin Ökten, İstanbul Langa’da bulunan 8 yıllık İmam hatip okulunda müdürken dönemin Maarif Vekili Tahsin Banguoğlu teftişe gelir. Herkesin derste olduğu bir zamanda bir sınıfın dersine girer. O sınıfta okulun müdürü Celal Hoca sınıfta derstedir. Tahsin Banguoğlu, hocasını derste görünce heyecanla eline sarılır ve elini öper. Celal Hoca , Maarif Vekilini kürsüye davet eder. Bunun üzerine Maarif Vekilinin şu cevabı çok manidardır.
-Hocam, müsaade ederseniz İstanbul Sultanisinde olduğu gibi talebe olarak dersinizi dinlemeye ve istifade etmeye geldim. Celal Hoca bu cevabın karşısında memnun oluyor ve bu iltifatı her yerde de anlatmıştır. Gelelim kıssadan hisseye.
Tahsin Banguoğlu, dönemin âlimlerinden birisi. Felsefe, tarih, edebiyat alanında donanımlı bir adam. Siyasi hayattan sonra ders vermiş ve talebe yetiştirmiştir. Karşısındaki ise lise öğretmeni ve dolu bir şahsiyet. Edebiyat, tarih, felsefe, Arapça ve İslami ilimler konularında otorite sahibi. Farklı taraflarda olsalar da her ikisinde de ilme ve âlime hürmet var. En azından Celal Hocanın ilmine ve davasına saygı var. Celal Hoca o gün için lisede görev yapmaktadır. İlmi ve irfanı bugünün üniversitelerinde Pof’lardan daha fazladır. Yetiştirdiği insanların bilgileri ve görgüleri ortada. Bu nedenle geçmiş bizden teknolojik anlamda geri olsa da ilim, irfan ve bunları hayata tatbik noktasında bizden çok ileride. Biz bugün yukarıda ifade ettiklerimizin hiçbirini ne liselerde ne de üniversitelerde bulamıyoruz. Bunun nedenlerini, hatalarımızı ve doğrularımızı masaya yatırmamız lazım.
Yukarıdaki soruya küçük bir özeleştiri ile kısa bir cevap verip yazımı bitireceğim. Bu noktada da örneğimiz Celal Hoca olacak. Yaşı 80 olduğu halde yılmayıp okuyan yazan ve ders notu hazırlayan kaç kişiyiz? Kaç kişi yarım asırlık bir hayatın ardından emekli olup ibadet edeyim demek yerine İmam hatip davası –onu da boş ver herhangi bir mesele-için sahada mücadele eder? Daha da önemlisi hangi Vekil kendisi üzerinde emeği olan öğretmenin eline sarılır? En önemli soru şurada onlar geçmişte yaşadıkları için hakikaten geride miydiler? Cevaplar da sorular da bizim elimizde. Rabbim bize verdiği ilmi hayırlı yerlerde kullanmayı nasip etsin.
Selam ve dua ile...