Bir iftar huzuru…
Tok karın, dik baş, ak alın… Hele bir bardak demli çay olursa değme gitsin cancağızım…
İnsanlar, mutlu, mutsuz, umutlu, umutsuz, neşeli, üzgün, telaşlı, suratsız… İnsanlar… İnsanımız.
Bir bardak çayın buğusunda düştü bu kelimeler yüreğime. Radyoda Barış Manço: “Dört kitaptan başlayalım/İstersen gel söze/Orda bir isim var ki/Kuldan öte kuldan ziyade”
Bir bardak çayın anaforunda önde ben peşimde kelimeler başladık dönmeye… Barış Abinin şarkısında bahsettiği elbette Âlemlere Rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamberimizdi (sav). Bu şarkıyı duyunca eski günler düştü aklıma. Happy Birthday Muhammed etkinliklerinin zıvanadan çıktığı bir dönemdi. Zıvanadan çıktı diyorum zira iş öyle bir hal almıştı ki insanlar Kur’an-ı Kerimli, Kâbe’li pastalarla sözüm ona doğum günü kutluyorlardı.
Yine böylesi bir günde bir televizyon programında ünlülere mikrofon uzatılıyor ve Peygamber Efendimiz (sav) hakkında soru soruyorlardı. Soru ise “Hz. Muhammed sizce kimdi?”
Verilen cevaplar genelde basmakalıp, yapış yapıştı… “Şöyle büyük adam… Böyle lider…” Allah affetsin bu sorulara ellerinde içki kadehi olan ünlülerimiz bile yorum yapıyordu. (Elbette burada Allah’ın icra memurluğuna soyunmayacağımı ama “edep ya hu” deme hakkımı da sonuna kadar kullanacağımı herkes bilsin isterim).
Neyse mikrofon çeşitli mekânlarda, çeşit çeşit ünlülerimiz arasında gezerken birden kişiliği ile gıpta ettiğim ve iyi ki bizim sanatçımız dediğim ünlü türkücümüz Zara’nın önünde durdu. Muhabir sordu “Sizce Hz. Muhammed kimdir?”
Zara her zamanki o mütevazı hali ile hüzünlü tebessümüyle cevap verdi: “Kuldu!” Basit, gösterişten uzak, sade ama idrakleri yırtan, insanların yüzlerindeki maskeleri söküp atan bir cevaptı bu… “Kuldu!”
Benim hatun son zamanlarda ‘Gönül Dağı’ adında bir dizi seyretmeye başladı. Malum benim çalışma masası televizyonlu odada olunca seyretmesem de ister istemez kulak misafiri oluyorum. İşte yine bir gün masada çalakalem yazarken bir sesle irkildim: “İnsan insan derler dayı. İnsan nedir bildin mi sen?” Rıfat karakterindeki genç aşkından aklını yitirmiş önüne gelene gözyaşları içinde sürekli soruyordu. “İnsan insan derler dayı. İnsan nedir bildin mi sen?”
İnsan neydi?
Ne olacak cancağızım?
İnsan;
Kuldu…