Şeyh Arslan Caber kalesinde doğdu. Caber Kalesi Anadolu Selçukluların kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın kabrinin bulunduğu mekândır. İsminden de anlaşılacağı üzere Türkmen kökenli bir şeyhtir. Kaynaklarda ismi Reslan, Ruslan veya Arslan şeklinde geçmektedir. Ailesi Melikşah’ın Suriye bölgesine yerleştiği Türkmenlerdendir. Hayatının ilk dönemlerinde lakabını aldığı Dımaşk yani Şam bölgesine göç etti. Haçlı Seferleri nedeniyle yeterince tahsil göremedi. Asıl mesleği marangozluktur.
Şeyh Arslan bölgesinde Haçlılara karşı cihat eden din büyüklerinden biri olmuştur. Şeyh Arslan’ın şöyle bir kerameti rivayet edilir. Şemseddin İbn Tolun, Ebû Ahmed Mahmûd el-Kürdî eş-Şeybânî’den naklen Şeyh Arslân’ın şu kerametini nakleder: Bir gün Şeyh Reslân’ı Şam’ın dışında gördüm, elindeki taşları ileriye doğru fırlatıyordu. Ona ne yaptığını sordum, “Bunlar Frenkler’e attığım oklardır” dedi. O günlerde Frenkler sahil kıyılarını işgal ettiğinden müslüman askerler onlarla savaşıyordu. Bazı askerler bu taşların Haçlı süvarilerinin başına düştüğünü, hem süvariyi hem de atını öldürdüğünü söylemiş, rivayete göre bu şekilde pek çok Haçlı süvari bertaraf edilmiştir.
Ebu Amir Müdeddib isimli bir sufinin aracılığı ile tasavvuf yoluna girdi. Ebu Amir’in vefatı sonrası onun postuna geçti. Yani tarikatının yeni lideri oldu. Derb’ül Hecer denilen bir yerde camide ibadetle meşgul olmaya başladı. Bu dönemde Şeyh Beyan ile dost oldu. Hatta Hızır (a.s)’ dan ders aldığı rivayet edilir. Şeyh Arslan, şeyhi olan Ebu Amir’in türbesine defnedildi. Abdülkadir Geylani ve Şeyh Ahmet Rufai kadar meşhur olmasa da dönemin tarikat büyüklerinden biridir. Kendi tarikatını kurduğu rivayet edilse de tarikatı devam edememiştir. Şeyh Arslan, Tevhit Risalesi isimli bir kitap yazmıştır. Tarikat anlayışını, “Tarikatımız muhabbetten ibarettir, amel değildir; fenâdır, bekā değildir” şeklinde ifade eden Şeyh Arslân’ın bu sözlerinden aşk ve cezbeye öncelik veren Şüttâr tarikini ve melâmet yolunu benimsediği anlaşılmaktadır.
Şeyh Arslan’ın en önemli vasfı ise Haçlı Seferleri sırasında Şam’da kurduğu zaviyede o dönemin komutanları manevi anlamda yetiştirmesidir. Selahattin Eyyübi ve komutanları onun elinde yetişmiştir. Yani zor zamanda elinden gelenin fazlasını yaparak manevi anlamda direniş göstermiştir. Tarih onu ve hizmetlerini unutmayacaktır.