Bireyin, toplumun ve devletin uyum içerisinde ve herkesin faydasına olacak şekilde sistemi devam ettirmesi, dengenin ve adaletin sağlanması en önemli unsurlardandır.
Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye verdiği uzun öğüdün bir kısmında dediği “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözü günümüzde de bir çok devlet adamının, yöneticini benimsediği, rehber edindiği ilkedir. Bu ilkeye dayanarak, vatandaşlık bağı ile bu ülkeye bağlı her ferdin sağlıklı, huzurlu ve dengeli bir hayat sürmesinde özellikle yerel yöneticilerimiz başta olmak üzere devletin ve toplumun diğer fertlerinin çok önemli sorumlulukları vardır.
Anayasamızın 56. Maddesinde: “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlama; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler...” demektedir.
Yaşam alanlarımızın sağlıklı olmasını talep etmek, temiz bir nefes almayı istemek bizim hakkımızdır. Bu ülkenin vatandaşlarının bilerek veya bilmeyerek kaderine terk edilmesi, bir şirketin veya kötü bir uygulamanın sonucunda sağlıksız, rahatsız bir ortamda yaşamak zorunda olması ne devlet geleneğimize ne de vatandaşlık haklarımıza uygundur.
Bu minvalde;
Saadetler Mahallesi’nin saadet’i önünde duran birkaç engelden bahsetmek istiyorum. Şehrimizin en önemli ekonomik değeri olan Alüminyum Fabrikası’nın belki de en fazla kahrını çeken ama imkanlar dahilinde destek bekleyen mahallemizin son günlerde değeri de hızla artmaya başladı. Cezaevinin açılması ne kadar etkiledi bilmiyorum ama TOKİ tarafından yapılan konut projesi ile çehresinin değişeceği kesin. Fakat mevcut sakinlerinin yıllardır toz ve çöp kokusu ile sürdürdüğü günlük yaşamı, TOKİ konutlarına taşınacak vatandaşlarımızın da kaderi olmasın diye yazıyorum.
Alüminyum fabrikasına ait atık taşıyan kamyonların kullanmış olduğu, cezaevinin arkasında dolanarak kırmızı çamur barajına giden 2-3 kilometrelik bir toprak yol bulunmakta. Bu kamyonların kaldırmış olduğu toz, özellikle yağışsız mevsimlerde bir sis bulutu gibi Cezaevi ve Saadetler Mahallesi’nin üzerini kapatmaktadır. Bazı geceler merkezden mahalleye doğru gelirken bir sis bulutunun içerisine giriyormuş gibi bu toz içerisine girilmekte, sıcak günlerde pencereler açık olduğundan her yer toz içerisinde kalmakta ve insanlar sürekli toz solumak zorunda kalmaktadır. Ayrıca vahşi depolama yapılan şehir çöplüğünden gelen kötü kokuya saatlerce maruz kalmak, rüzgar estikçe yoğunlaşan çöp kokusu ile yaşamak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hak etmediği bir durumdur.
Yaptıkları işler ile halkın her kesiminin yanında olduğunu ispatlamış, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” düsturu ile çalışan değerli belediye başkanımız ve yerel yöneticilerimizin yapacakları girişimler ile Alüminyum Fabrikası tarafından 2-3 kilometrelik yolun toz kaldırmayacak şekilde ıslah edilmesi sağlanabilir. Bu mümkün olmaz ise belediyemiz için de bu işlemi yapmak, insanımızın sağlığı ile kıyas götürmeyecek kadar basit bir iş olacaktır diye düşünüyorum.
Çöp kokusu için bu kadar ümitvar değilim. Çöp kokusundan kurtulmak için sanırım daha uzun süre bekleyeceğiz. Yerel seçimler öncesinde, Belediye Başkanlığına aday olanlar için önemli bir seçim vaadi olabilir. Toplum sağlığı için çalışmayı, çöp kokusu sorununu çözmeyi vaat eden aday önemli bir başarı elde edebilir.
Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak en çok Türk halkına yakışır.
Selam ve dua ile...