Bu çınarın, koca kovuğuna sığmayan bir canlı için yaratıldı şu dünya. Elbisesi, ayakkabısı ve tarağı varsa şanslıydı oysa. Giyip çıkarırken ya da kullanılıp bırakılırken madde, bizim için neyi ifade ediyordu acaba? Kullanışlılığı oranında mı değerli madde, göreceli mi yoksa radikal bir kavram mı?
Hazırsanız başlayalım.
Alemlerin tek yaratıcısı olan Allah, mutmain bir halin var olabilmesi için yegâne yolun "Râd suresi 28. Ayetten" geçtiğini; "Kalpler, ancak Allah'ı zikretmekle huzur bulur, doyuma ulaşır ve tatmin olur" şeklinde açıklamıştır. Eksik olan yanımız ne ise tamamlayabileceğimiz bir yol göstermiştir. Düşünelim...
Ben yoktum, ruhen ve madden zerrem bile yoktu dünya aleminde. Yoktan var eden Allah, bana içinde en güzel görünebileceğim, en mükemmel surette bir elbise giydirdi. Adı "beden" olan bu elbise, öylesine değerli bir şeydi ki, ayağıma giydiğim de saçıma taktığım da saçımı okşayan da sıradan bir şey olamazdı. En süslü ayakkabıları, en süslü tarakları, üzerimde güzel görünecek ne varsa hepsini kullanmam için yine, Allah yarattı. Yaratırken, her yarattığına bir mesaj iliştirdi. Bunlar sana hizmet etmek için var, belli bir vakte kadar bunlar sana emanet fakat sakın sana hizmet edenlere kul olma diye de belirtti kelamında.
Sürekli elimizin altında olan, etrafımızı ve kendimizi süslediğimiz ne varsa, bizim için çok kıymetli idi. Hatta beden denen elbiseyi, en değerlimiz olmasına rağmen bile, bu maddeler ve eşyalar için harcadık. Çok önemli sandığımız bu maddeler, en değerlilere, paha biçilmez rakamlara, arttıkça artan milyonlara dönüştü. Ve, sona geldik. Beden elbisesini dahi, uğruna feda ettiğimiz şu dünyaya veda ettik. Her şeyin bir bedeli vardı ve beden elbisesi de bizi yarı yolda bıraktı. Ruh kaldı geriye sadece bizimle. Ama biz dünya hayatında iken sadece bedeni beslemekle meşgul olduğumuz için, ruhumuz içi boş ve zayıf kalmıştı. Sonrası, hüsran ve "vay ölen benmişim" nidaları...
Mutmain olmanın peşinde koşarken, kendimize nasıl bir son hazırlıyoruz diye, muhasebe etmenin vakti geldi de geçiyor bile. Yatırımımızı vakit bitmeden yapalım, hasat zamanı geldiğinde eli boş olmak da olmamak da bizim elimizde. Ve bize en kalıcı mutmainliği yaşatacak olanın, ruhumuz ve maneviyatımız olduğunu unutmayalım...