Sus..! Sus ve Yaradan'ın kapıyı açışını izle,
Sen değil miydin, en çok isteme yarışına giren bu alemde,
Kalemde, küstü artık sesine İsterken verdiğin çabanın sesini, vazgeçerken kıstığın vakitlerde,
Kulak kesilenler bile duyamadı
Ağlamadı bebekler, ucmadi kuşlar ve
Hiç koşturmadı çocuklar.
Kimsenin ruhunun duymadığını sandığın vakit duydu kulaklar,
Öyle ya, ruh bedenden önce duyardı
Sahibi kapıyı açtı, uzunca bir yolu vardı
Ama göz manasını yitirmişti ve görmenin artık bir sesi vardı.
Tüm bunlar olurken sen neredeydin sâhi?
Ve sırf ezberini bozman için neden uçmuyordu kuşlar?
Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
Başka yer ararsan nar çiçekleri üşür
Kalbi yokmuşçasına koşturur rüzgar, seni bulana kadar...
Başka yer ararsan büyümez senle açan çiçekler,
Olduğu yerde de kalmaz solar gider,
Eteklerini toplar, solar gider.
Üzerine örtecek yorgan arama artık,
Zaten mevsim bahar, aylardan Mayıs
Hayal kırıklıklarını altında sakladığın yorganı yak,
Yok artık kursağında biriken insanlar
Yok artık olmamış şeylere gülümseyen anılar.
Yarım kaldı dedin, yarıda kaldı, kaldı
İçin neden bir türlü soğumadı?
Kafanda harcadığın zaman ne kadardı?
Dünya neden sana layık olmadı?
Ama artık, yaşasın yaşanmayan ne varsa
Ellerine bak, onları senden kimse alamaz
Ve varamaz sana, bahara ve o çok sevdiğin yağmura...
Sevgiden mahcubum dedin,
Senden alınan şeylerdi oysa başkalarına gani gani verilen,
Mahcupluk yokluk demek değildi,
Dertlerinin baş ucunda ağlarken zaman geçti
Rüzgar buldu seni.
Çok özlemiştin sende kendini, iyisin hadi..