Dondurucu bir soğuğun esir aldığı sokaklarda, kar ve kışın yoğun hissedildiği ve tüm bu yapbozun bir parçası halinde olup, o sessiz ve uğultulu sokağın buğulu penceresinde, adını cama yazarak mutlu olan bir çocuktum ben. Adımı yazdıktan sonra camın kalan kısmına kalp çizer ve sevdiklerimin adını yazardım. Su damlası olup camdan süzülen buhardan sonra elimle buğuyu şöyle bir siler, dışarıdaki sessiz kıyameti izlerdim. Sessiz kıyamet diyorum çünkü evin içerisindeki sıcak ve konfor dışarıdaki dondurucu soğuğu hiç mi hiç hissettirmiyordu. Yani konfor alanının içinden bir çift göz ile bakıp anlamaya çalışıyordum dış dünyayı. Ve bundan ötürü de yaşadım sanıyordum kış mevsimini.
Çocuk aklımla oturduğumuz binanın yüksek katlı oluşu ile övünüp, ne kadar yüksekte olursak o kadar yıldızlara yakın oluruz diye düşünüyordum. Yıldızlara yakın olmak benim için ne ile eşdeğerdi hatırlamıyorum ama bu kadar önemsediğime göre ruhumun özgür hali ilk orda baş göstermişti. Bu dünyanın sürgün yeri olduğunu henüz okumamış ve öğrenmemiş olduğum yaşta, arzuladığım bu hissiyat, gönül gözümün de açık olduğunu müjdeliyordu. Yaşamın içinde var olduğum hal ve yer ile ilgili kurduğum bu bağın, hayallerimle birlikte başıma yıkılacağını ve ben göğü bu kadar isterken beni yerle bir edeceğini nereden bilebilirdim? Bilemezdim çünkü; çocuk bedenimin koşturup yorgun düştüğü bir gecenin derin uykusunda yakaladı tüm bunlar bizi. Adı depremdi benim adım da ölü. Bir anda adımı bile değiştirmiş ama değiştirmesi gerekenleri öylece bırakmıştı.
Ne karanlık, ne soğuk ben uykumdan uyanamadım ki herhangi bir şeyi hatirlayabileyim.Rüyamda bindiğim trambolin, dünyada ayaklarımı yere basmadan alıp gitmişti beni. Dedim ya adım değişti diye, adımı ve canımı alan deprem beni daha da yalnızlaştırdı. Mezar taşıma bile "kimsesiz kız çocuğu" yazdılar. Oysa benim bir adım vardı,annem,babam vardı, bedenimden çok çok büyük bir hayatım ve hayallerim vardı. Seslenemedim, ses edemedim... 6 Şubat depreminde hayatını kaybeden, yakınlarını kaybeden, evini düzenini yurdunu kaybeden, ruhunu ve aklını kaybeden her bir can, bir zamanlar bizler gibi yaşamın içinde varlardı. Var olduklarını bugün ve yarın da unutmamak için, hep ama hep yazasım var..