Yüzüme kapanan tüm kapıların tasviri nasıl büyükse benim için, açtığın kapının güzelliği de o denli heyecanlı ve mutluluk verici. Tezatlıklarla adımladığım şu ömrümün cevap anahtarı gibi seninle kavuşmak. Kanayan yaralarımın asıl yerini gösteren kılavuzluğun ise kadrini neden sende sakladığının sebebi gibi.
Ağlamak isteyen tüm gözlerin, Nisan yağmuru misali birikip anlam kazandığı bir tas su gibi şifalı iklimin. Dayanma eşiğinin sınandığı, yolların yokuşlandığı yerde durup, veren o koca eli görmeye sebeptir varlığın. Ey hayrın içinde hayır zerrelerini bize gösteren Ramazan-ı Şerif, sanadır gönlümün dile gelişi, sanadır özlemim, sanadır duam...
Geçen ömrümün gassallığını yapmanın en büyük fırsatı olduğunu biliyorum. Bu sebeple Nisan yağmurlarında yıkadım hatalarımı, günahlarımı, kusurlarımı. Yıkadım ve hazır edip uğurlamak üzereyim. Fakat bu veda neden bu kadar zor? Neden kaybetme korkusundan daha öte birşey kemiriyor içimi? Bir daha kavuşabilme ihtimalimi düşünmek neden bu kadar hüzün veriyor? Seni kaybetmekten neden bu kadar çok korkuyorum? Belki vedaların en güzelini yaşarsak seninle, kavuşmanın temennisi ile bir sene daha sabredebilirim ümitle.
Benim senin ile vedam "hoş". Hoş bir veda ile seni uğurluyorum. Ev sahibi olarak seni nasıl ağırladım bilmiyorum, karşılamam, ikramım, muhabbetim, ilgim, özenim seni mutmain ettiyse de etmediyse de bunu bilmek istiyorum. İstiyorum çünkü sen bir kılavuzsun, bense klavuzsuz bir hiçim. Benden razı olup olmadığını bana herhangi bir hal üzere bildirirsen eğer, giydiğim hüzün gömleğini çıkarıp çıkarmamak konusunda bir karar vereceğim. Âlemlerin Rabbi bu dilekçemi kabul buyurursa eğer, aciz gönlümde açan bahar çiçekleri kısa zamanda meyve verecektir.
Ve ben, bana hoş bir veda ettiğini bilirsem eğer; tüm acziyetimle bütün meyvelerimi, seni bana hediye eden, kavuşturan, varlığını bildiren, kokunu hissettiren Rabbimin rızasını kazanmak uğruna ikram edeceğim.
Ses ver Ya Hoş Veda!..