Bilenler bilir, meddah hikayesinin güzel girizgahını. Bende bu özel zamanda, mübarek havaları soluduğumuz şu günlerde söze, coşkuyla başlamayı istedim.
Huzuru hazirun, cemiyeti irfan, laindir, münafıktır, dinsizdir, kâfirdir şeytan. Şeytanın dinsizliğine, kâfirliğine, lainliğine, Rahman’ın birliğine Eyvallah. Şol gökleri kaldıranın, donatarak dolduranın, ol deyince olduranın 99 adıyla...
Bismillah...
Sırrına erilmeyen her şey tam anlaşılamamış, anlaşılamayan şeyler de dünya gözüyle maddeye, görünürlüğe vücut olamamıştır. Bu, biz insanların ürettiği, bildiği, inandığı şeylerle alakalıdır aslında. Çünkü: biz faniyiz, bu sebeple fani olan dünyanın içerisinde, sırrına ermediğimiz her şey ve herkes de fanidir. Sırrına erilmese de fani olmayan, ebedi olan, sönmeyecek olan, aklın sınırlarına dayalı olmayacak kadar sınırsız olan bir şey var ki o da Rabbimizin kelamı, Kuran’ı Kerim’dir. Çünkü o, beş duyu organımızla algılanabilecek kadar sınırlı algıda değil, kalbin derinliklerine işleyecek kadar efsunludur.
Gündemimizde hepinizin de bildiği gibi İsveç’teki Türk Konsolosluğu’nun önünde, müdahale edilmesin diye tedbirli bir oyunla, Kur’an-ı Kerim’i yaktılar. Bu cümleyi kurarken dahi, öylesine utanıyorum ki, nasıl elimiz yetmez, gücümüz yetmez, hesabını veremeyeceğim için başım eğik. Bu olay bizi derinlemesine incitmişken, tepki gösterip sesimizi duyurmaya çalışırken, bize teselli vermeye gelen üç güzel inci var. Böylesi bir olayın ardından, mübarek üç aylara teşrif etmemiz asla tesadüf değildir, anlayabilene...
Benim gözümde üç aylar, deniz kenarında, hafiften taşlı kum tanelerinin üzerinde, günbatımı manzarasında, hafiften bulutlu bir havanın altında yan yana dizilmiş, üç ayrı boyuttaki camdan küreler gibiler. Nasıl mı? Deniz kenarında oluşları, manevi oksijenin en yoğun bulunduğu alan oluşundandır. Hafiften taşlı kum tanelerinin üzerinde bulunmaları, ne ile meşgul isek içimize sirayet eden ruhaniyet gibi, bulundukları yerin yansıması görünür yarı kısımlarında.
Günbatımı manzarası, batacağı için bir kısmı görünen güneş ışıklarının bizi de parlatması, bu mübarek ayların Rabbimizin bir zerresi olduğu halde bizi aydınlatmasına gibi. Gökteki hafif bulutlar, yaşamımızdaki çalkantılar. Ve camdan küre oluşları, biz nasıl bir anlam yüklüyorsak bu mübarek aylara, o görünüme sahip, birer ayna oluşlarını gösteriyor. Peki, sen Müslüman kardeşim, elinde tuttuğun camdan üç ayrı dünyayı hangi manzara ile süslemek istersin?