Geçen hafta kamusal alan fikrinden hızlıca bahisle, hukuki normların ötesinde, insanların can ve mal güvenliğini, daha da önemlisi özgürlüklerini kötü yönde etkileyen duygusal, akıldışı ve kahramanlık kompleksine sahip insanlardan bahsetmiştim.
Çoğunlukla kendisini batılı ve çağdaş hisseden(gerçekte öyle olmasa da), sosyoekonomik durumu toplumun genelinden daha yüksek olan insan guruplarının içerisinde kahramanlık eksikliği bulunanlar çıkabiliyor. Sadece sokak köpekleri meselesinde değil, toplumun her kesimini ilgilendiren birçok konuda da en saçma ve en akıldışı tepkiler bu insanlardan gelebilmektedir.
Neden böyle tepkiler verdikleri hakkında biraz düşünüp, muhtemel bir önyargı oluşturduğumuz zaman, en güçlü sebebin hayatlarındaki hikâye eksikliği olduğu iddia edilebilir. Kendilerini büyük anlatılara kaptırıp, büyük dönüşümleri gerçekleştirecek hikâyelerin içine girme cesaretleri yok. Kaybedecek çok fazla şeyleri var.
Büyük emek ve çaba gerektiren siyasal veya sosyal eylemlerde bulunmak yorucu ve tüketicidir. Bu şekilde kahraman olmak büyük bir fedakârlık ve uzun bir yolculuk ister. Bu türden bir yükü yüklenmek yerine erdem, vicdan ve dürüstlük pazarlayarak, kısa yoldan kahraman olmak istiyorlar.
Aktivistlik pazarının kurnaz tüccarı olmak, uğruna her şeyini feda edebilecekleri bir davaya baş koymaktan çok daha kolaydır. Büyük halk yığınları; geçim kavgası verip, hayatlarını bir şekilde sürdürmeye çalışırken, erdem sinyalleyen ucuz kahramanlara göre yeterince vicdanlı, erdemli ve fedakâr değildir. Sözde cinsel eşitlik, sosyal adalet, hayvan hakları, halkların kardeşliği iddiaları ile sıradan halk kitlelerini cahillik ve bencillik ile suçlarken, kendileri ellerini taşın altına sokmadan ucuz propaganda taktikleri ve sinyal lambaları ile kahramanlık taslamaktadırlar.
Bu anlattığım profile uygun tipler özellikle Amerika başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde ve son yıllarda ülkemizde de bolca görünür oldular. Hayvan hakları, kadın hakları ve eşcinsellerin hakları gibi davaları savunan çoğunlukla sol veya sol liberal görüşlere yakın insanlar, yeri geldiğinde dünyadaki en baskıcı rejimleri veya örgütlerini savunabiliyorlar. Avrupa’da refah içerisinde yaşayıp da PKK ve bağlantılı terör örgütlerine destek veren guruplar bunlara örnektir. Güya özgürlükçüler, otoriteye karşılar, çok erdemli ve vicdanlılar fakat PKK gibi otoriter ve stalinist bir örgütü bile savunabiliyorlar. Afrika’daki diktatörlükleri, Çin yönetimini veya Kuzey Kore yönetimini bile destekleyebiliyorlar.
Kendilerinin yaşamları, sağlıkları ve çıkarları ile çelişen pozisyonları, kendilerini kahraman hissetmek için alıyorlar. Bu zihin dünyası, kamusal alanda birarada yaşamaya uygun değil. Ülkemizde en fazla karşılaştığımız tipler hayvanseverlik iddiası üzerinden erdem pazarlayan tiplerdir.
Sokakta başıboş köpek olacak, sokakta köpek besleyeceğiz diyorlar. Sokakta besleyemezsin, sokaklar sana ait değil, kamusal alanda her istediğini yapamazsın. Çok seviyorsan sorumluluğunu üstleneceksin, evine alacaksın. Evcil hayvan sahipliği ve kamusal alanlarda bunların sorumluluğu ile alakalı ilkeler roma hukukunda bile mevcuttur.
Hukukta yeri olmayan bir eylemi insanlara dayatıyor, yaygınlaştırıyor, sürdürmeye çalışıyorlar. Tüm toplumun hakkını çiğneyerek, herkesin tasarrufu olan bir alanda, herkesin aleyhine iş tutuyorlar. Bu durumu da vicdan ve yaşam hakkı gibi akıldışı argümanlar ile temellendirmeye çalışıyorlar. Gerçekte insanlara karşı yapılan bu eylemler vicdansızlıktır.
İşkembe-i Kübra’mdan uydurduğum ahlaki ve vicdani ilkelere göre bu köpeği senin kapının önünde besleyeceğim diyen insan, esasında senin çocuğunu öldüreceğim demektedir. Seni ve bütün mahalleyi hasta edeceğim, pislik içinde ve sağlıksız şekilde yaşamanı sağlayacağım demektedir.
Bu insanların küçük dünyalarında kendilerini kahraman hissetmek için çıkardıkları patırtının yankılanıyor olması, onların haklı ve kalabalık oldukları anlamına gelmiyor. Elde ettikleri örgütlü kötülük imkânları ve propaganda güçleri artık icracıları ve siyasetçileri etkilememelidir. Çok aktif ve görünür oldukları için herkes bu fikirdeymiş gibi bir algı oluşturuyorlar.
Bu türden insanların ortaya döktükleri saçmalıları dile getirmek, ne kadar akıldışı ve yıkıcı bir noktada durduklarını göstermek gerekmektedir.
Esen kalın…