Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Fatih GÖKSEL
Köşe Yazarı
Fatih GÖKSEL
 

CAMİLER VE CANİLER...

Camiler ve Din Görevlileri Haftası olması münasebetiyle camileri şöyle bir kaleme alalım dedik. İlk olarak şunu belirtmek isterim ki, bütün anmalara karşıyım. Bu gerek milli, gerekse dini anmalar olsun fark etmez. Çünkü anlamadığınız bir şeyi anmanın bir faydası yoktur. Demek ki camiler unutulmuş ki, gündemden düşmüş ki, camiler haftasında hatırlatılmak isteniyor. Devamlı cami merkezli bir hayatımız olsaydı, bugün camiler cemaati ile dolup taşsaydı camiler haftasını kutlamaya gerek kalır mıydı? GEÇMİŞTEN GELECEĞE CAMİLER Hiç kuşkusuz ki yeryüzünün en şerefli ve ilk mabedi Mescid-i Haram; yani Kabe'yi Muazzamadır. İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa ve Peygamberimizin, yapımında kendi elleriyle de yardım ettiği Mescidi Nebevi kutsal mabetlerimiz, mescitlerimizdir. Yeryüzünün en şerefli ve en kutsal mabetleri buralardır. Bunun haricindeki mescitlerin ve camilerin bir kutsallığı yoktur. (Camilerin kendi aralarında kendilerine has kutsallığından bahsetmiyorum; genel anlamda bir kutsal ifade etmediğini söylemeye çalışıyorum). Camiler Kâbe'nin şubesidir ama Kâbe gibi değildir. Hangi camide ve nerede namaz kılınırsa kılınsın, namaz kılan kişi aynı sevaba nail olur. Ebu'd-Derdâ'dan (r.a.) nakledilen bir hadiste de şöyle buyrulmaktadır: "Mescid-i Harâm'da kılınan namazın fazileti, diğer mescitlerde kılınan yüz bin namaza denktir. Benim mescidimde / Mescid-i Nebevî'de kılınan namazın fazileti, bin namaza denktir". Mescid-i Aksa için de "oraya gidin namaz kılın gidemezseniz kandilleri için zeytinyağı gönderin." Demek ki 3 mescitte bir kutsallık var diğer mescidler de herhangi bir kutsallık yoktur. FAALİYETSİZ CAMİLER Aslında camiler harekatımızın menbaası, davamızın şuur merkezi, tevhidin ve İslam'ın, ilahi kelimetullah davasının merkezi, mektebi ana kucağıdır. Camilerde imam hatibin namaz kıldırdığı mekana mihrap denir. Yani harp edilen yer demektir. Kime karşı harp. Cemaate karşı mı? Hayır. İslam'ın karşısında duran zalimlere karşı harp... Allah ve Resulüne düşman olanlara karşı harp... Allah'ın şeriatına, İslam'ın ilkelerine ilahi kelimetullah davası, nizam-ı alem, dini mubin islam ve ezanı Muhammedi'nin bakiyesi için verilen harp... Faize, zinaya, cinayete, hırsızlığa, arsızlığa, yolsuzluğa, sahtekârlığa, yalancılığa münafıklığa müfsitliğe, kâfirliğe, hainliğe karşı verilen harp... Allah'tan başka kimseye kulluk edilmeyeceğini, göklerin ve yerin tek hâkiminin Allah olduğunu, ancak onun uğrunda yaşanılacağı ve onun uğrunda ölüneceğini tüm hafızalara ve sadırlara kazıma konusunda verilen harp... Evet, Allah'ın Resulü, mescidini, camisini böyle kullanıyordu. Allah Resulü'nün manevi manyetik alanına giren ashab, camilerden çıkmıyor, camilerde ibadet ediyor, birbirleriyle hasbihal ediyor, birbirleriyle dertleniyor, borcunu ödeyemeyenlerin borçlarını ödüyor, hasta olanları ziyaret ediyor, siyasi askeri, ilmi ve cihadi konuları buralarda işliyor ve hatta mescitte uyuyup kalıyorlardı. Maalesef ki camilerimiz bu şuuru çoktan yitirmiş, cumhuriyet döneminden sonra bir zihniyet tarafından kapılarına kilit vurulmuş, birçok cami ahır, bir kısmı da depo olarak ve hatta- affınıza sığınarak söyleyeyim- ki bir kısmı da meyhane ve gazino olarak kullanılmış. Bugünlerde ise maalesef camilerimiz kaderine terk edilmiş. Ashabın yaptığı faaliyetler, yerini ihtiyarlara bırakmış. Tabii ki ihtiyarlar başımızın üstünde onlar da olmasa belki camiler kapanacak ayrı konu ama gençler nerede? CAMİ MERKEZLİ BİR HAYATTAN EĞLENCE MERKEZİ BİR HAYATA... Efendimiz mescidinde nikâh kıymış, karargâh olarak kullanmış, ashabıyla birlikte yemek yemiş, evi olmayan ashab için otel olarak kullanılmış, mektep olmuş, medrese olmuş, askeri ve stratejik kararların alındığı, üst düzey devlet adamlarıyla diplomatik görüşmelerin yapıldığı meclis olmuş, ashabıyla birlikte müşavere merkezi olarak kullanılmış, suçluların, mescidin direklerine bağlandığı hapishane olmuş, siyasi bir kongre olan cuma namazlarının kılındığı ve ölenlerin cenazelerinin kaldırıldığı çok işlevli, bol faaliyetli bir merkez haline gelmiş. Yani cami merkezli bir hayat vardı. Peki ya günümüzde? CAMİLERDEN KOPAN NESİL... İçim yanarak söyleyeyim ki, camilerden koparılan nesiller ve gençlik sokaklarda, çarşılarda, pazarlarda, AVM'lerde centerlarda plazalarda, plajlarda, gazinolarda, barlarda, diskolarda, oyun merkezlerinde, hop oturup hop kalktıkları statlarda, eğlence mekânlarında, kumarhanelerde, meyhanelerde özür dileyerek söyleyeyim ki kerhanelerde... Bugün maalesef camilerimiz kaderine terk edilmiş, ihtiyarlarımızı ağırlayan huzurevine dönüşmüş. Elbette ihtiyarlar başımızın tacıdır onları kötülemek için küçük görmek için söylemiyoruz. Ama bize genç nesil lazım. Genç enerji demek. İhtiyar tecrübe demek. Bugün gençlik enerjisini camilerde medreselerde ve mekteplerde harcamıyor yukarıdaki saydığımız iğrenç mekanlarda tüketiyor. Eskiden camiler ve medreseler aynı çatı altındaydı. Yani medrese bugünkü anlamda okul ve cami aynı yerdeydi. Talebeler Kur'an ilimleri, İslam ilimleri, müspet ve menfi ilimlerini hep oralardan alırlardı. Camilerden beslenirlerdi. Ama maalesef bir zihniyet camileri medreseleri tekkeleri zaviyeleri kapatmış cumhuriyetten sonra da nesiller bu hale gelmiş. Maneviyatsız nesiller adli vakalar işlemeye mahkumdur. Camiler dolup taşarsa caniler azalacaktır. Camiler boş olduğu müddetçe, caniler olmaya devam edecektir; gençlik hedefi ve maneviyatı olmayan girdaplarda, çıkılmaz dehlizlerde, çıkmaz sokaklarla dolu labirentlerde telef olmaya mahkum olacaktır. Bakın tarihe; İslam aleminin en şaşalı dönemleri camilerin dolduğu dönemlerdir. Fetihlerle İslam dünyasının sınırlarını genişleten, adaletiyle dünyaya namsalan, ahlak ve namusuyla melekleri utandıran, şecaati ile düşmanları dize getiren, Ebubekirler, Ömerler, Osmanlar, Aliler üniversiteden mezun olmadılar maneviyatlarını bu camilerde bezediler. Dünya tarihine damgasını vuran alparslanlar, Selahattin eyyubi'ler, bir çağ açıp bir çay kapaktan fatihler Yavuzlar hep bu camilerde yetiştiler. Buldukları icatlarla dünya çapında şöhret olmuş, İbni Heysemler El Kindiler, Farabiler, İbni Arabiler, İbni Haldunlar, İbni Sinalar, İbn-İ Batutalar, İbni Rüşdler, Cabir Bin Hayyanlar, Hezarfen Ahmet Çelebiler, Ali Kuşçular, Ömer Hayyamlar ve sayamayacağımız binlerce bilim adamları işte bu camilerden mezun oldular. Ümmetin kurtuluşu ancak camileri ihya ile mümkün olacaktır vesselam. Camilerimizin eski gücüne ve imajına kavuştuğu cami merkezi bir hayatın yaşandığı, gençliğimizin ve nesillerimizin camileri doldurduğu, maneviyatı doruklarına kadar yaşadığı kutsal mekanlar olması temenni ve dileklerimle.. Esen kalın; Allah'a emanet olun…
Ekleme Tarihi: 04 Ekim 2024 - Cuma

CAMİLER VE CANİLER...

Camiler ve Din Görevlileri Haftası olması münasebetiyle camileri şöyle bir kaleme alalım dedik.

İlk olarak şunu belirtmek isterim ki, bütün anmalara karşıyım. Bu gerek milli, gerekse dini anmalar olsun fark etmez. Çünkü anlamadığınız bir şeyi anmanın bir faydası yoktur. Demek ki camiler unutulmuş ki, gündemden düşmüş ki, camiler haftasında hatırlatılmak isteniyor. Devamlı cami merkezli bir hayatımız olsaydı, bugün camiler cemaati ile dolup taşsaydı camiler haftasını kutlamaya gerek kalır mıydı?

GEÇMİŞTEN GELECEĞE CAMİLER

Hiç kuşkusuz ki yeryüzünün en şerefli ve ilk mabedi Mescid-i Haram; yani Kabe'yi Muazzamadır. İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa ve Peygamberimizin, yapımında kendi elleriyle de yardım ettiği Mescidi Nebevi kutsal mabetlerimiz, mescitlerimizdir. Yeryüzünün en şerefli ve en kutsal mabetleri buralardır. Bunun haricindeki mescitlerin ve camilerin bir kutsallığı yoktur. (Camilerin kendi aralarında kendilerine has kutsallığından bahsetmiyorum; genel anlamda bir kutsal ifade etmediğini söylemeye çalışıyorum). Camiler Kâbe'nin şubesidir ama Kâbe gibi değildir. Hangi camide ve nerede namaz kılınırsa kılınsın, namaz kılan kişi aynı sevaba nail olur.

Ebu'd-Derdâ'dan (r.a.) nakledilen bir hadiste de şöyle buyrulmaktadır:

"Mescid-i Harâm'da kılınan namazın fazileti, diğer mescitlerde kılınan yüz bin namaza denktir. Benim mescidimde / Mescid-i Nebevî'de kılınan namazın fazileti, bin namaza denktir". Mescid-i Aksa için de "oraya gidin namaz kılın gidemezseniz kandilleri için zeytinyağı gönderin." Demek ki 3 mescitte bir kutsallık var diğer mescidler de herhangi bir kutsallık yoktur.

FAALİYETSİZ CAMİLER

Aslında camiler harekatımızın menbaası, davamızın şuur merkezi, tevhidin ve İslam'ın, ilahi kelimetullah davasının merkezi, mektebi ana kucağıdır. Camilerde imam hatibin namaz kıldırdığı mekana mihrap denir. Yani harp edilen yer demektir. Kime karşı harp. Cemaate karşı mı? Hayır. İslam'ın karşısında duran zalimlere karşı harp...

Allah ve Resulüne düşman olanlara karşı harp...

Allah'ın şeriatına, İslam'ın ilkelerine ilahi kelimetullah davası, nizam-ı alem, dini mubin islam ve ezanı Muhammedi'nin bakiyesi için verilen harp...

Faize, zinaya, cinayete, hırsızlığa, arsızlığa, yolsuzluğa, sahtekârlığa, yalancılığa münafıklığa müfsitliğe, kâfirliğe, hainliğe karşı verilen harp...

Allah'tan başka kimseye kulluk edilmeyeceğini, göklerin ve yerin tek hâkiminin Allah olduğunu, ancak onun uğrunda yaşanılacağı ve onun uğrunda ölüneceğini tüm hafızalara ve sadırlara kazıma konusunda verilen harp...

Evet, Allah'ın Resulü, mescidini, camisini böyle kullanıyordu. Allah Resulü'nün manevi manyetik alanına giren ashab, camilerden çıkmıyor, camilerde ibadet ediyor, birbirleriyle hasbihal ediyor, birbirleriyle dertleniyor, borcunu ödeyemeyenlerin borçlarını ödüyor, hasta olanları ziyaret ediyor, siyasi askeri, ilmi ve cihadi konuları buralarda işliyor ve hatta mescitte uyuyup kalıyorlardı.

Maalesef ki camilerimiz bu şuuru çoktan yitirmiş, cumhuriyet döneminden sonra bir zihniyet tarafından kapılarına kilit vurulmuş, birçok cami ahır, bir kısmı da depo olarak ve hatta- affınıza sığınarak söyleyeyim- ki bir kısmı da meyhane ve gazino olarak kullanılmış. Bugünlerde ise maalesef camilerimiz kaderine terk edilmiş. Ashabın yaptığı faaliyetler, yerini ihtiyarlara bırakmış. Tabii ki ihtiyarlar başımızın üstünde onlar da olmasa belki camiler kapanacak ayrı konu ama gençler nerede?

CAMİ MERKEZLİ BİR HAYATTAN EĞLENCE MERKEZİ BİR HAYATA...

Efendimiz mescidinde nikâh kıymış, karargâh olarak kullanmış, ashabıyla birlikte yemek yemiş, evi olmayan ashab için otel olarak kullanılmış, mektep olmuş, medrese olmuş, askeri ve stratejik kararların alındığı, üst düzey devlet adamlarıyla diplomatik görüşmelerin yapıldığı meclis olmuş, ashabıyla birlikte müşavere merkezi olarak kullanılmış, suçluların, mescidin direklerine bağlandığı hapishane olmuş, siyasi bir kongre olan cuma namazlarının kılındığı ve ölenlerin cenazelerinin kaldırıldığı çok işlevli, bol faaliyetli bir merkez haline gelmiş. Yani cami merkezli bir hayat vardı. Peki ya günümüzde?

CAMİLERDEN KOPAN NESİL...

İçim yanarak söyleyeyim ki, camilerden koparılan nesiller ve gençlik sokaklarda, çarşılarda, pazarlarda, AVM'lerde centerlarda plazalarda, plajlarda, gazinolarda, barlarda, diskolarda, oyun merkezlerinde, hop oturup hop kalktıkları statlarda, eğlence mekânlarında, kumarhanelerde, meyhanelerde özür dileyerek söyleyeyim ki kerhanelerde...

Bugün maalesef camilerimiz kaderine terk edilmiş, ihtiyarlarımızı ağırlayan huzurevine dönüşmüş. Elbette ihtiyarlar başımızın tacıdır onları kötülemek için küçük görmek için söylemiyoruz. Ama bize genç nesil lazım. Genç enerji demek. İhtiyar tecrübe demek. Bugün gençlik enerjisini camilerde medreselerde ve mekteplerde harcamıyor yukarıdaki saydığımız iğrenç mekanlarda tüketiyor.

Eskiden camiler ve medreseler aynı çatı altındaydı. Yani medrese bugünkü anlamda okul ve cami aynı yerdeydi. Talebeler Kur'an ilimleri, İslam ilimleri, müspet ve menfi ilimlerini hep oralardan alırlardı. Camilerden beslenirlerdi. Ama maalesef bir zihniyet camileri medreseleri tekkeleri zaviyeleri kapatmış cumhuriyetten sonra da nesiller bu hale gelmiş.

Maneviyatsız nesiller adli vakalar işlemeye mahkumdur. Camiler dolup taşarsa caniler azalacaktır. Camiler boş olduğu müddetçe, caniler olmaya devam edecektir; gençlik hedefi ve maneviyatı olmayan girdaplarda, çıkılmaz dehlizlerde, çıkmaz sokaklarla dolu labirentlerde telef olmaya mahkum olacaktır. Bakın tarihe; İslam aleminin en şaşalı dönemleri camilerin dolduğu dönemlerdir. Fetihlerle İslam dünyasının sınırlarını genişleten, adaletiyle dünyaya namsalan, ahlak ve namusuyla melekleri utandıran, şecaati ile düşmanları dize getiren, Ebubekirler, Ömerler, Osmanlar, Aliler üniversiteden mezun olmadılar maneviyatlarını bu camilerde bezediler. Dünya tarihine damgasını vuran alparslanlar, Selahattin eyyubi'ler, bir çağ açıp bir çay kapaktan fatihler Yavuzlar hep bu camilerde yetiştiler. Buldukları icatlarla dünya çapında şöhret olmuş, İbni Heysemler El Kindiler, Farabiler, İbni Arabiler, İbni Haldunlar, İbni Sinalar, İbn-İ Batutalar, İbni Rüşdler, Cabir Bin Hayyanlar, Hezarfen Ahmet Çelebiler, Ali Kuşçular, Ömer Hayyamlar ve sayamayacağımız binlerce bilim adamları işte bu camilerden mezun oldular. Ümmetin kurtuluşu ancak camileri ihya ile mümkün olacaktır vesselam.

Camilerimizin eski gücüne ve imajına kavuştuğu cami merkezi bir hayatın yaşandığı, gençliğimizin ve nesillerimizin camileri doldurduğu, maneviyatı doruklarına kadar yaşadığı kutsal mekanlar olması temenni ve dileklerimle..

Esen kalın; Allah'a emanet olun…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (4)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Ebubekir SARI
(04.10.2024 14:16 - #355)
Allah razı olsun Hocam. Yüreğine ve kalemine sağlık. Rabbim hep birlikte o günleri görebilmemizi nasip eylesin
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Ebubekir SARI
(04.10.2024 14:16 - #356)
Allah razı olsun Hocam. Yüreğine ve kalemine sağlık. Rabbim hep birlikte o günleri görebilmemizi nasip eylesin
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
OĞUZ ÖZTÜRK
(06.10.2024 17:02 - #357)
Selamun Aleyküm hayırlı günler Hocam. Eline yüreğine kalemine sağlık. Allahim razı olsun. Amin Ecmain Mevlam bizlere o günleri nasip ve muesser eylesin.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
OĞUZ ÖZTÜRK
(06.10.2024 17:02 - #358)
Selamun Aleyküm hayırlı günler Hocam. Eline yüreğine kalemine sağlık. Allahim razı olsun. Amin Ecmain Mevlam bizlere o günleri nasip ve muesser eylesin.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.