Sana hikâye anlatmayacağım. Sana sorular soracağım…
Söylediklerim yanlış anlaşılsın diye soracağım özellikle…
Anlamak… Zor bir kelime değil mi?
Hatta anlamak yaşamaktan daha zor…
Söylemeye irfan, anlamaya insan gerek diyen boşa dememiş.
Bir Ramazan ayının daha içinden geçiyoruz. Bereketin, huzurun, huşunun…
Ramazan…
Neydi Ramazan?
Her geçen sene kendimiz gibi biraz daha manasını yitirdiğimiz yalnızca bir kelimeden ibaret miydi?
Yoksa kendimizden bir ay dahi olsa kaçmaya çalıştığımız bir liman mı?
Yürüyoruz bu hayatın içinden.
Yürüyoruz…
Sanki hiç bitmeyecek saydığımız ve sandığımız karınca adımlarıyla. Adımlarımızın hakkını vermeden ve nereye doğru gittiğimizi bilmeden yürüyoruz… Bu yürüyüşte geri dönüp bakanlar oluyor elbette ama bakmayanlarımız daha fazla değil mi?
Yine bir Ramazan’ın daha içerisinden geçiyoruz. Anlamadan… Manasına ermeden…
Canım vatanımın güzel insanları sosyal medya hesaplarından, sanal ve özendiği yaşamlarında günler öncesinde karşıladı Ramazan’ı: “Hoş geldin 11 Ay’ın Sultanı.” Öyle ki sanki paylaşımda bulunmayanları “mürtet” ilan edecekleri korkusuyla…
Laf olsun diye değil hele şaka olsun diye de söylemiyorum. Biliyorum ki aynı paylaşımı sen de yaptın. Bir sor kendine, 11 Ay’ın iftiranın, gıybetin dibine vuran bizler ne oldu ki bir günde asrısaadete mi geçtik?
Sana hikâye anlatmayacağım demiştim ama İhsan Güneş Hocam tam bu yazıyı yazarken çıkageldi bizim iki kapılıya. Dilinde bir söz “Burnu sürtülsün.” Dedim “Hayırdır Hocam? Kimin burnu sürtülsün?” Başladı anlatmaya:
Peygamber (sav) Efendimiz bir keresinde minbere çıkarken; Bir adım çıkmış ve “Amin…” demiş. Sonra bir adım daha çıkmış, “Amin…” demiş. Akabinde bir adım daha çıkmış, “Amin…” demiş.
Peygamberimizin (sav) daha önce böyle yaptığını görmeyen sahabe hutbe bitince sormuşlar: “Ya Resûlallah! Minbere çıktığınız zaman her adımınızda âmin dediniz. Daha önce böyle yapmamıştınız neden böyle yaptınız?”.
Peygamberimiz (sav) buyurmuşlar: “Ben hutbeye çıkarken Cebrail (a.s.) üç dua etti, ben de onlara âmin dedim.”
Sahabeler Cebrail (as) hangi duaları ettiğini merak edip yine sormuşlar. Peygamberimiz (sav) duaları sıralamaya başlamışlar: “Birisi: Cebrail (as.): Annesine, babasına veya sadece onlardan birine ulaşmış bir evlat, (onlara güzel hizmet edip, onların hayır duasını alıp) cenneti kazanamadıysa ona yazıklar olsun burnu yerde sürtünsün!” dedi, ben de âmin dedim.
İkincisi: Sen peygamber olarak, bir insanın yanında anıldığın zaman, sana salat-ü selâm getirmezse; ona yazıklar olsun!.. Onun burnu yere sürünsün! dedi. Ben de ona âmin dedim.
Üçüncüsü, Ramazana eriştiği halde bir insan, buna ramazanın feyzinden, bereketinden istifade edememiş, Ramazan gelmiş geçmiş de hâlâ Allah’ın mağfiret ettiği bir kul olamamışsa, Allah’ın affını, mağfiretini kazanamamışsa; yazıklar olsun o kula!.. Burnu yerde sürtsün! diye dua etti. Ben de ona da âmin dedim.”
Dediklerimi ne olur yanlış ANLA…
Ve
Burnuna dikkat et olur mu?