Sana yazdım bana ait bir kalemle…
…Ama… Senin kâğıdına ne yazdığımı unuttum…
Unutmak olmasaydı nasıl yaşayabilirdi insan? Düşünsene cancağızım unutmak nimeti biz insanlara sunulmasaydı nasıl yaşayabilirdik?
Düşündüm saatlerce, günlerce, haftalarca. Düşündüğümü unuttum, unuttuğumu düşündüm… Anladım ki unutmak büyük bir nimet.
Unutmak nimetini sakın unutma e mi?
Gerçi Abdurrahim Karakoç: “Gerçeğin hayalden en bariz farkı/ Uzağa atarsın yakına düşer/Öyle yüzler simalar var ki/Unutmak istersin aklına düşer” diyor ya… Neyse…
Yok, gibidir unutmak. Yani yok demek en başta varlığı kabul etmektir. Unutmak bilmenin sonrasındaki sonsuzluktur… Unutmadan bu haftadaki nasibini anlatayım hemen.
Gencin biri mutluluk nedir öğrenmek ister ve bilge bir zatın yanında soluğu alır. Bu bilge zat oldukça büyükçe bir evde yaşarmış. Kısa bir muhabbetten sonra genç: “Mutluluğun sırrını öğrenmek istiyorum efendim” demiş ve ardından eklemiş, “Bana bunu öğretir misin?”
Bilge adam “Hay hay delikanlı” diyerek genç adamın eline bir kaşık tutuşturmuş. Kaşığın içinde ise yağ varmış. “Sana mutluluğu öğreteceğim delikanlı” demiş, “Lakin öncelikle köşkümü bir güzel gezeceksin. Fakat bu kaşığın içerisindeki yağı dökmeyeceksin.”
Delikanlı bu işe bir anlam verememiş ama denileni harfiyen yapmaya başlamış. Köşkü geziyormuş gezmesine lakin gözü devamlı kaşıktaymış. Çünkü bilge kaşıktaki yağı dökmemesini tembihlemiş. Neyse delikanlı köşkü uzun uzun gezmiş ve bilgenin yanına gelmiş. Bilge delikanlıya sormuş, “Salondaki Acem işi halıları gördün mü?” Delikanlı, “Yok efendim” diye karşılık vermiş. Bilge tekrar sormuş, “Peki kütüphanemdeki eski el yazma eserleri gördün mü? Ya da duvarlardaki eşsiz tabloları?” Delikanlı bütün sorulara “Hayır” cevabını vermiş, “Hiç birini görmedim. Yalnızca kaşıktaki yağı dökmemek için uğraştım.”
Bilge, “O zaman şimdi yine gezmeni isteyeceğim senden. Etrafa iyice bak. Unutma ki bir insanın oturduğu evi tanımazsan o insana güvenemezsin.”
Delikanlı yine elinde kaşık gezmeye başlamış. Öyle geziyormuş ki her anını beynine kazıyormuş. Gezmesi bitince gelip gördüklerini bir bir bilgeye anlatmış. Delikanlıyı sabırla dinleyen bilge adam; “Peki” demiş “Sana verdiğim kaşıktaki yağ nerede?”
Delikanlı mahcup bir halde elindeki kaşığa bakmış ve yağın dökülmüş olduğunu görmüş. Bilge ise; “Delikanlı!” demiş “Mutluluğun sırrı, dünyanın bütün harikalarını görmektir lakin kaşıktaki yağı UNUTMADAN.”
Unutmak nimettir cancağızım…
Hem unutmasaydı nasıl yaşardı ki insan…
Gel birlikte unutalım…