Pınar KOCAMAN
Köşe Yazarı
Pınar KOCAMAN
 

SEN’DE Kİ DERDİ, NİMET SAYANLAR DA VAR!

Yıllar önce yayınlanan bir kısa film vardı, belki denk gelmişsinizdir. Tekerlekli sandalyede oturarak, pencereden dışarıyı izleyen bir genç yolda yürüyen kendi gibi birini görünce, “ne şanslı keşke bende böyle yürüyebilsem” diye iç geçirir. Sonra kamera o yürüyen gence döner ve genç, yanından bisikletle geçen başka birini görünce “keşke benim de böyle bir bisikletim olsaydı ne şanslı” der. Ardından O bisikletli genç yanından geçen arabaya bakar ve “ne şanslı keşke benimde böyle bir arabam olsaydı” diye iç geçirir. Ve Hikaye böyle devam eder gider tıpkı hayatın içinde olduğu gibi… Hani bir söz vardır ya “sende ki derdi nimet sayanlarda var” diye, Ne kadar da doğru bir söz değil mi? … İnsanın çoğu zaman dert ettiği, kendini üzdüğü şeyler, bir başkası için şükür sebebi olacak şeylerdir. Mesela yeni evinin büyük olmasından, temizliğinden yahut içine sinmeyen bir köşesinden yakınan birisinin derdi, bir başkasının duası olabilir. Yahut hiç evi olmayan bir evsizin ya da bir depremzedenin derdi değil nimetidir. Elbette hayatın içinde sorunlar olur lakin çözümü olan gündelik basit şeyleri büyütmemeli insan. Sızlanıp durduğu, şikayet ettiği, kendini üzdüğü ve boş yere olay haline getirdiği bu dünyalık işleri, kavgaları, üç gün, bilemedin üç hafta sonra hatırlamayacaktır ya da bir ehemmiyeti kalmayacaktır. O halde incir çekirdeğini doldurmayan bu sorunlarla, kavgalarla, An’ın tadını kaçırmaya, huzurdan yoksun kalmaya değer mi gerçekten? … Bir de acı’dan beslenen insanlar vardır ki, Negatif bakış açıları sebebiyle ziyan ederler enerjileri… Ve etraflarındaki pozitif insanlara tahammül edemezler. Onlara göre her an şükreden, pozitif düşünen sabırlı olan insanlar, Pollyannacılık oynuyordur. Oysa Pollyanna bakış açısında olmak büyük bir ustalık ister. Öyle ki, Pollyanna, gelen hediye paketinden kol değneklerinin çıktığını görünce, “yanlış gelmiş ama olsun, bu değneklere ihtiyacım olmadığı için şükrediyorum” derken, acı’dan beslenen bir bilinç ise, başına böyle bir olay geldiğinde, kızar, öfkelenir nasıl böyle bir hata olur diye yıkar ortalığı! Yani demem o ki insan cennetini de cehennemini de kendi elleriyle inşa eder. İnsanın iç dünyasına, olayları algılama şekline ve içinde bulunduğu idrak seviyesine göre, aynı durumlar karşısında vereceği tepkiler de değişir. Ve asıl dua insanın yaptıklarıdır. Yani hal ettiklerimize, eylemlerimize göre şekillenir dünyamız… Büyüklerden işittiğimiz o söz gibi… “Ağlamak ağlamayı getirir.” Şükretmek ise şükür sebeplerini çoğaltır. … Ve İnsan dışarıdaki seslerin gürültüsüne kendini ne kadar kaptırırsa, iç sesini O kadar duyamaz hale gelir. Kaos’un, acının ve kavgaların içinde, dolanır durur beyhude telaşelerle… Kendi iç dünyasındaki huzuru sağlamayan insana ise her yer cehennemdir. Dışarıdaki gürültülerden etkilenmemek içinse, insanın önce kendi iç sesini yükseltmesi gerekir ki, bu hale gelmek için oldukça meşakkatli yollardan geçilir. Velhasıl Şimdi dert ettiğiniz şeylere tekrar dönüp bir bakın… Sizdeki bu derdi nimet sayanlar da olabilir mi? Yahut üç beş gün sonra hatırlamayacağınız ya da sonradan iyi ki böyle olmuş çok şükür diyeceğiniz şeyler için, şimdiyi kaçırmaya, kendinize ve sevdiklerinize zulmetmeye değer mi?  
Ekleme Tarihi: 05 Ekim 2023 - Perşembe

SEN’DE Kİ DERDİ, NİMET SAYANLAR DA VAR!

Yıllar önce yayınlanan bir kısa film vardı, belki denk gelmişsinizdir.
Tekerlekli sandalyede oturarak, pencereden dışarıyı izleyen bir genç yolda yürüyen kendi gibi birini görünce, “ne şanslı keşke bende böyle yürüyebilsem” diye iç geçirir.
Sonra kamera o yürüyen gence döner ve genç, yanından bisikletle geçen başka birini görünce “keşke benim de böyle bir bisikletim olsaydı ne şanslı” der.
Ardından O bisikletli genç yanından geçen arabaya bakar ve “ne şanslı keşke benimde böyle bir arabam olsaydı” diye iç geçirir.
Ve Hikaye böyle devam eder gider tıpkı hayatın içinde olduğu gibi…
Hani bir söz vardır ya “sende ki derdi nimet sayanlarda var” diye,
Ne kadar da doğru bir söz değil mi?
İnsanın çoğu zaman dert ettiği, kendini üzdüğü şeyler, bir başkası için şükür sebebi olacak şeylerdir. Mesela yeni evinin büyük olmasından, temizliğinden yahut içine sinmeyen bir köşesinden yakınan birisinin derdi, bir başkasının duası olabilir. Yahut hiç evi olmayan bir evsizin ya da bir depremzedenin derdi değil nimetidir.
Elbette hayatın içinde sorunlar olur lakin çözümü olan gündelik basit şeyleri büyütmemeli insan. Sızlanıp durduğu, şikayet ettiği, kendini üzdüğü ve boş yere olay haline getirdiği bu dünyalık işleri, kavgaları, üç gün, bilemedin üç hafta sonra hatırlamayacaktır ya da bir ehemmiyeti kalmayacaktır. O halde incir çekirdeğini doldurmayan bu sorunlarla, kavgalarla, An’ın tadını kaçırmaya, huzurdan yoksun kalmaya değer mi gerçekten?
Bir de acı’dan beslenen insanlar vardır ki, Negatif bakış açıları sebebiyle ziyan ederler enerjileri…
Ve etraflarındaki pozitif insanlara tahammül edemezler. Onlara göre her an şükreden, pozitif düşünen sabırlı olan insanlar, Pollyannacılık oynuyordur. Oysa Pollyanna bakış açısında olmak büyük bir ustalık ister.
Öyle ki, Pollyanna, gelen hediye paketinden kol değneklerinin çıktığını görünce, “yanlış gelmiş ama olsun, bu değneklere ihtiyacım olmadığı için şükrediyorum” derken, acı’dan beslenen bir bilinç ise, başına böyle bir olay geldiğinde, kızar, öfkelenir nasıl böyle bir hata olur diye yıkar ortalığı!
Yani demem o ki insan cennetini de cehennemini de kendi elleriyle inşa eder.
İnsanın iç dünyasına, olayları algılama şekline ve içinde bulunduğu idrak seviyesine göre, aynı durumlar karşısında vereceği tepkiler de değişir.
Ve asıl dua insanın yaptıklarıdır.
Yani hal ettiklerimize, eylemlerimize göre şekillenir dünyamız…
Büyüklerden işittiğimiz o söz gibi…
“Ağlamak ağlamayı getirir.”
Şükretmek ise şükür sebeplerini çoğaltır.
Ve İnsan dışarıdaki seslerin gürültüsüne kendini ne kadar kaptırırsa, iç sesini O kadar duyamaz hale gelir. Kaos’un, acının ve kavgaların içinde, dolanır durur beyhude telaşelerle…
Kendi iç dünyasındaki huzuru sağlamayan insana ise her yer cehennemdir.
Dışarıdaki gürültülerden etkilenmemek içinse, insanın önce kendi iç sesini yükseltmesi gerekir ki, bu hale gelmek için oldukça meşakkatli yollardan geçilir.
Velhasıl Şimdi dert ettiğiniz şeylere tekrar dönüp bir bakın…
Sizdeki bu derdi nimet sayanlar da olabilir mi?
Yahut üç beş gün sonra hatırlamayacağınız ya da sonradan iyi ki böyle olmuş çok şükür diyeceğiniz şeyler için, şimdiyi kaçırmaya, kendinize ve sevdiklerinize zulmetmeye değer mi?
 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.