Pınar KOCAMAN
Köşe Yazarı
Pınar KOCAMAN
 

HAKK’TAN ŞÜPHEN Mİ VAR Kİ, BEŞERE GİDERSİN? UNUTMA; “HİKAYE ETMEKTE, ŞİKAYET ETMEKTİR”

Eminlik öyle bir haldir ki, içersinde zerrece şüphe barındırmadığından, bir iddiası da yoktur. Çünkü İnsan şahit olduğu, emin olduğu haller için bir ispata, delile ihtiyaç duymaz. İşte bu misal insan, O’na şah damarından daha yakın olan Allah’ın her an gözetiminde olduğundan emin olduğu vakit, bir başka mercinin şahitliğine, onayına yahut takdirine ihtiyaç duymaz. Gidip halini bir başkasına arz etmeye, anlatmaya yahut şikayet etmeye gerek görmez. … Öyle ki; pek çok insan, gündelik hayatın içinde, kendini haksızlığa uğramış, kadri, kıymeti bilinmemiş yahut zulm edilmiş olarak görebilir. Yaptığı onca fedakarlığa, iyiliğe rağmen insanlardan karşılığını göremediğini zannedebilir. En yakınları, en sevdikleri tarafından, iyi niyeti kötüye kullanılmış, canı acıtılmış yahut nankörlük edilmiş gibi gelebilir. İnsan böyle hallerde iken, zihninin içinde onlarca ses durmadan konuşur, sayısız mahkemeler kurar, yargılamalar yapar. Bunların kiminde davacı olur, kiminde davalı, kiminde ise hesap görücü… Sonra nefsi onu dürter ve yaşadığı olayları, incindiği sözleri yahut maruz kaldığı muameleleri bir başkasına anlatarak, sözde “dertleşmek” ister. Nefsi “ ben onun için şunları yaptım, O bana bunları yaptı” derken, aslında yakınlarının kusurlarını açığa çıkararak, onları nankörlükle suçlayarak, kendini temize çıkarmak ister. Oysa O’nun bilgisi olmadan yaprak bile kıpırdamayan şu koca kainatta (En’âm Suresi 59. Ayet) her ne yaptıysa, her zerreden haberdar olan Rabbinin biliyor olması kafi değil midir insana? Her şeyi gören gözeten bir Allah varken, İnsan neden bir başkasına anlatarak hem kelimeleri hem kendini yorar, hem de içine ateşler salar? Kime neyi ispatlamaya çalışır ki durmadan haklılığı için deliller toplar? Oysa İnsan kötülüğü anlattığı her anda, onu çoğaltır ve hem kendini hem de anlattığı kişileri negatif enerjilerin tesirinde bırakır. Bu negatif haller sebebiyle de, kimi zaman başına ağrı girer, kimi zaman da içine bir sıkıntı… Ve Nefs öyle tehlikelidir ki, Şikayet etmekten imtina eden kişiyi bile bir şekilde tuzağına alır. “Niyetim Şikayet etmek değil lakin …” diye başlayan cümlelerle, kişiye olayları anlattırarak, Hikaye ettirirken, şikayet ettirir “ Bu yüzden ne demiş Erenler; “Unutma, Hikaye etmekte, şikayet etmektir” Öyle ki, dedikodu denilen hal içindeyken insanoğlu “ biz olanı söylüyoruz, yalan söylemiyoruz ki” diyerek anlatmaya, (nefsi de onu aldatmaya) devam eder. Oysa olanı konuşurken, “O bunu dedi, şu bunu koydu” derken olur dedi-kodu… Zaten, olmayanı konuşmak dedikodu değil, iftira olur ki vebali büyüktür. Ve dedikodu yapanlar için, Kuran’da ne der yüce Mevla; “Gizlilikleri araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın! Herhangi biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?” (Hucurât Suresi / 12. Ayet) … Velhasıl insan yalnızca Allah’a inanır güvenir ve dayanırsa, her olanın onun bilgisi dahilinde olduğundan emin olursa, her olana hürmet eder ve vardır elbet bir hikmeti diyerek razı olur. Gönül’den bir teslimiyet eşliğinde “Allah var keder yok” diyerek, şikayetçi olmaz, olaki dertlendi kederlendi yine gider O’na açar derdini… Çünkü Allah’ın bilmesi kafi gelir ve kullardan medet ummaz. Bir beşere anlatarak haklılığını ispatlamaya gerek görmez. Her ne yaptıysa Gönül eşliğinde yapanda, pişmanlık ve keşkeler olmaz. Yaptığı fedakarlıkları birisi için yahut bir beklenti/çıkar için yapmaz ve böylece hayal kırıklığına da uğramaz. O ne güzel vekildir der ve gülümseyerek yoluna devam eder… Eğer sende kırıldıysan birilerine, yahut kendini kullanılmış, haksızlığa uğramış gibi hissediyorsan, bırak teslim et sahibine, gitme bir beşere… Gel gece gibi ört kusurları, Çoğaltma, anlatma, dillendirme olanları! Ne diyor yüce Mevla Kuran’da; “Gönül alıcı bir söz ve başkasının eksiğini gizlemek, peşinden incitmenin geldiği bir yardımdan(sadakadan) daha hayırlıdır.” (Bakara Suresi 263. Ayet) O halde her ne yaparsan Gönül rızası ile yap ve ardından başa kalkma… Ve İlla anlatmak dertleşmek dilerse Gönlün, var O Gönlün sahibinin huzuruna ve anlat bir bir içinden geçenleri… Bazen sözsüz cümlelerle anlat, bazen sessiz gözyaşlarıyla… Bazen de susmaya geldim de, Ve şefkatini sevgisini, merhametini yaşa… Lakin sen sen ol unutma, “HİKAYE ETMEKTE, ŞİKAYET ETMEKTİR” hatırla…
Ekleme Tarihi: 16 Nisan 2024 - Salı

HAKK’TAN ŞÜPHEN Mİ VAR Kİ, BEŞERE GİDERSİN? UNUTMA; “HİKAYE ETMEKTE, ŞİKAYET ETMEKTİR”

Eminlik öyle bir haldir ki, içersinde zerrece şüphe barındırmadığından, bir iddiası da yoktur. Çünkü İnsan şahit olduğu, emin olduğu haller için bir ispata, delile ihtiyaç duymaz.
İşte bu misal insan, O’na şah damarından daha yakın olan Allah’ın her an gözetiminde olduğundan emin olduğu vakit, bir başka mercinin şahitliğine, onayına yahut takdirine ihtiyaç duymaz. Gidip halini bir başkasına arz etmeye, anlatmaya yahut şikayet etmeye gerek görmez.
Öyle ki; pek çok insan, gündelik hayatın içinde, kendini haksızlığa uğramış, kadri, kıymeti bilinmemiş yahut zulm edilmiş olarak görebilir. Yaptığı onca fedakarlığa, iyiliğe rağmen insanlardan karşılığını göremediğini zannedebilir. En yakınları, en sevdikleri tarafından, iyi niyeti kötüye kullanılmış, canı acıtılmış yahut nankörlük edilmiş gibi gelebilir.
İnsan böyle hallerde iken, zihninin içinde onlarca ses durmadan konuşur, sayısız mahkemeler kurar, yargılamalar yapar. Bunların kiminde davacı olur, kiminde davalı, kiminde ise hesap görücü…
Sonra nefsi onu dürter ve yaşadığı olayları, incindiği sözleri yahut maruz kaldığı muameleleri bir başkasına anlatarak, sözde “dertleşmek” ister. Nefsi “ ben onun için şunları yaptım, O bana bunları yaptı” derken, aslında yakınlarının kusurlarını açığa çıkararak, onları nankörlükle suçlayarak, kendini temize çıkarmak ister.
Oysa O’nun bilgisi olmadan yaprak bile kıpırdamayan şu koca kainatta (En’âm Suresi 59. Ayet) her ne yaptıysa, her zerreden haberdar olan Rabbinin biliyor olması kafi değil midir insana? Her şeyi gören gözeten bir Allah varken, İnsan neden bir başkasına anlatarak hem kelimeleri hem kendini yorar, hem de içine ateşler salar? Kime neyi ispatlamaya çalışır ki durmadan haklılığı için deliller toplar?
Oysa İnsan kötülüğü anlattığı her anda, onu çoğaltır ve hem kendini hem de anlattığı kişileri negatif enerjilerin tesirinde bırakır. Bu negatif haller sebebiyle de, kimi zaman başına ağrı girer, kimi zaman da içine bir sıkıntı…
Ve Nefs öyle tehlikelidir ki, Şikayet etmekten imtina eden kişiyi bile bir şekilde tuzağına alır. “Niyetim Şikayet etmek değil lakin …” diye başlayan cümlelerle, kişiye olayları anlattırarak, Hikaye ettirirken, şikayet ettirir “
Bu yüzden ne demiş Erenler;
“Unutma, Hikaye etmekte, şikayet etmektir”
Öyle ki, dedikodu denilen hal içindeyken insanoğlu “ biz olanı söylüyoruz, yalan söylemiyoruz ki” diyerek anlatmaya, (nefsi de onu aldatmaya) devam eder. Oysa olanı konuşurken, “O bunu dedi, şu bunu koydu” derken olur dedi-kodu…
Zaten, olmayanı konuşmak dedikodu değil, iftira olur ki vebali büyüktür.
Ve dedikodu yapanlar için, Kuran’da ne der yüce Mevla;
“Gizlilikleri araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın! Herhangi biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?” (Hucurât Suresi / 12. Ayet)
Velhasıl insan yalnızca Allah’a inanır güvenir ve dayanırsa, her olanın onun bilgisi dahilinde olduğundan emin olursa, her olana hürmet eder ve vardır elbet bir hikmeti diyerek razı olur. Gönül’den bir teslimiyet eşliğinde “Allah var keder yok” diyerek, şikayetçi olmaz, olaki dertlendi kederlendi yine gider O’na açar derdini…
Çünkü Allah’ın bilmesi kafi gelir ve kullardan medet ummaz. Bir beşere anlatarak haklılığını ispatlamaya gerek görmez. Her ne yaptıysa Gönül eşliğinde yapanda, pişmanlık ve keşkeler olmaz. Yaptığı fedakarlıkları birisi için yahut bir beklenti/çıkar için yapmaz ve böylece hayal kırıklığına da uğramaz. O ne güzel vekildir der ve gülümseyerek yoluna devam eder…
Eğer sende kırıldıysan birilerine, yahut kendini kullanılmış, haksızlığa uğramış gibi hissediyorsan, bırak teslim et sahibine, gitme bir beşere…
Gel gece gibi ört kusurları,
Çoğaltma, anlatma, dillendirme olanları!
Ne diyor yüce Mevla Kuran’da;
“Gönül alıcı bir söz ve başkasının eksiğini gizlemek, peşinden incitmenin geldiği bir yardımdan(sadakadan) daha hayırlıdır.”
(Bakara Suresi 263. Ayet)
O halde her ne yaparsan Gönül rızası ile yap ve ardından başa kalkma…
Ve İlla anlatmak dertleşmek dilerse Gönlün, var O Gönlün sahibinin huzuruna ve anlat bir bir içinden geçenleri…
Bazen sözsüz cümlelerle anlat, bazen sessiz gözyaşlarıyla…
Bazen de susmaya geldim de,
Ve şefkatini sevgisini, merhametini yaşa…
Lakin sen sen ol unutma,
“HİKAYE ETMEKTE, ŞİKAYET ETMEKTİR” hatırla…
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.