Pınar KOCAMAN
Köşe Yazarı
Pınar KOCAMAN
 

SABRETMEK MARİFET KATLANMAK DEĞİL…

İnsanlar çoğu zaman, katlanmak ile sabretmek arasındaki farkın ayrımında değildir. Diş sıkarak, kendini zorlayarak ve en önemlisi kendi kendine zülm ederek sabır gösterdiğini zanneder. Oysa sabır demek; emeklerin neticesinde ulaşacağı Aydınlığı tezahür ederek Gönül vermektir. Yani tertemiz bir niyetle yola çıkıp, yapılması gerekenleri DAİMA en güzel şekilde yaptıktan sonra, endişe etmeden, her şeyin olması gereken zamanda en güzel haliyle olacağına dair tam bir inanç ve teslimiyetle, acelecilik etmeden, sükunet içinde olmaktır. Katlanmak halinde ise zorlama vardır. Gönül eşliğinde emek vermekten farklı olarak, o zorluğa dayanmaya çalışmak hali vardır. İçerisinde şikayet etmek, tahammül etmek gibi kavramlar barındırır. … Örneğin çatısından su akan bir evde, O suyun altında oturarak bu zorluğa dayanmak katlanmaktır. Yahut sevmediği bir işe her gün ağlayarak, şikayet ederek gitmek patronuna ya da iş arkadaşlarına katlanmak bu duruma bir örnektir. Sabır ise katlanmaktan çok başka bir haldir. Ne yapalım kaderimiz böyle diyerek boyun büküp, öylece boş boş oturup beklemek değildir. Yumurtanın civciv olması için kuluçka süresince üzerinde oturmaktır sabır. Günü gelene kadar fedakarlık ve emek vermektir. Çünkü bilir ki aceleci davranıp yumurtayı dışardan kırarsa civciv olmaz. Ancak gereken koşullar sağlandıktan sonra ve vakit saat geldiğinde, içerden bir kuvvet ile kırılan yumurta civciv olur. Yahut bir tohum ekip onun fidandan ağaca ve meyve verme haline kadar ki tüm aşamalarında gereken emeği vererek, onu önemseyerek suyunu gübresini sunarak kendi oluşum zamanına teslim etmektir sabır. İnsan da bu örnekler üzerinden kendi halini gözlemleyebilir. Eşine, çocuklarına işine ya da dostlarına katlanıyor mu yoksa gerçekten sabır mı gösteriyor? Onlara gereken özveriyi gösterip, Gönülden emek vererek, temiz bir niyetle, sakinlik içerisinde, kendine düşenleri en güzel şekilde yaparken, onların oluşumu için gereken zamanı vererek sabır mı gösteriyor, yoksa kendi doğrularını empoze etmek üzere ya da kendi nefsi çıkarları uğruna yahut korkuları sebebiyle konfor alanından çıkmak istemediği için olanlara katlanıyor mu? … Gönül eşliğinde gereken zamanı vermemek, O sabrı göstermemek, ana rahmine düşen bir bebeğin acelecilik ile dördüncü ayda doğmasını istemek gibidir. Oysa bebeğin oluşumunu tamamlayarak sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmesi için gereken süre dokuz aydır. Bu sebeple denmiştir; “Allah yazar nasibi…Kulun yazılsın dediği niyetidir. Yazılana sabır, niyete zemindir. Yazmadan yazmak ise aceleciliktir.” diye… Velhasıl Aceleci olmayın! Kendinize, eşinize, işinize, çocuklarınıza ya da inançlarınıza oluşumu için zaman tanıyın, sabırlı olun ama katlanan olmayın…
Ekleme Tarihi: 28 Mayıs 2024 - Salı

SABRETMEK MARİFET KATLANMAK DEĞİL…

İnsanlar çoğu zaman, katlanmak ile sabretmek arasındaki farkın ayrımında değildir. Diş sıkarak, kendini zorlayarak ve en önemlisi kendi kendine zülm ederek sabır gösterdiğini zanneder.
Oysa sabır demek; emeklerin neticesinde ulaşacağı Aydınlığı tezahür ederek Gönül vermektir. Yani tertemiz bir niyetle yola çıkıp, yapılması gerekenleri DAİMA en güzel şekilde yaptıktan sonra, endişe etmeden, her şeyin olması gereken zamanda en güzel haliyle olacağına dair tam bir inanç ve teslimiyetle, acelecilik etmeden, sükunet içinde olmaktır.
Katlanmak halinde ise zorlama vardır. Gönül eşliğinde emek vermekten farklı olarak, o zorluğa dayanmaya çalışmak hali vardır. İçerisinde şikayet etmek, tahammül etmek gibi kavramlar barındırır.
Örneğin çatısından su akan bir evde, O suyun altında oturarak bu zorluğa dayanmak katlanmaktır. Yahut sevmediği bir işe her gün ağlayarak, şikayet ederek gitmek patronuna ya da iş arkadaşlarına katlanmak bu duruma bir örnektir.
Sabır ise katlanmaktan çok başka bir haldir. Ne yapalım kaderimiz böyle diyerek boyun büküp, öylece boş boş oturup beklemek değildir. Yumurtanın civciv olması için kuluçka süresince üzerinde oturmaktır sabır. Günü gelene kadar fedakarlık ve emek vermektir. Çünkü bilir ki aceleci davranıp yumurtayı dışardan kırarsa civciv olmaz. Ancak gereken koşullar sağlandıktan sonra ve vakit saat geldiğinde, içerden bir kuvvet ile kırılan yumurta civciv olur.
Yahut bir tohum ekip onun fidandan ağaca ve meyve verme haline kadar ki tüm aşamalarında gereken emeği vererek, onu önemseyerek suyunu gübresini sunarak kendi oluşum zamanına teslim etmektir sabır.
İnsan da bu örnekler üzerinden kendi halini gözlemleyebilir. Eşine, çocuklarına işine ya da dostlarına katlanıyor mu yoksa gerçekten sabır mı gösteriyor?
Onlara gereken özveriyi gösterip, Gönülden emek vererek, temiz bir niyetle, sakinlik içerisinde, kendine düşenleri en güzel şekilde yaparken, onların oluşumu için gereken zamanı vererek sabır mı gösteriyor, yoksa kendi doğrularını empoze etmek üzere ya da kendi nefsi çıkarları uğruna yahut korkuları sebebiyle konfor alanından çıkmak istemediği için olanlara katlanıyor mu?
Gönül eşliğinde gereken zamanı vermemek, O sabrı göstermemek, ana rahmine düşen bir bebeğin acelecilik ile dördüncü ayda doğmasını istemek gibidir. Oysa bebeğin oluşumunu tamamlayarak sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmesi için gereken süre dokuz aydır.
Bu sebeple denmiştir; “Allah yazar nasibi…Kulun yazılsın dediği niyetidir. Yazılana sabır, niyete zemindir. Yazmadan yazmak ise aceleciliktir.” diye…
Velhasıl Aceleci olmayın!
Kendinize, eşinize, işinize, çocuklarınıza ya da inançlarınıza oluşumu için zaman tanıyın, sabırlı olun ama katlanan olmayın…
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.