En büyük çaresizlik nedir sizce?
Seçecek tek bir yol bile bulunmayan, içinden çıkılmaz girdap nedir?
İnsan kalbinin dayanıklılığını ölçen en büyük sınav nedir?
Hatta bazen kalbinin yerinde olmadığını düşünüp, onun yerinde kocaman bir boşluk hissettiğin şey nedir?
Çaresizliğimizi tarif etmek için koyduğumuz noktalı virgül, buna nasıl bir anlam yüklediğimiz sözlerin en başında gelir. Öyleyse tarif edelim kalemimiz döndüğünce.
Çaresizlik; bir babanın kızının elini yürüyüş yaparken değil, enkazın altında cansız haliyle tutmasıdır.
Çaresizlik; bir annenin mutfaktan çocuğuna seslenmesi değil, sesini duyup ona ulaşamamasıdır.
Çaresizlik; sıcacık yatağında ona ninniler söyleyerek, masallar okuyarak uyuttuğun evladın değil, göçük altında çocuğunun cansız bedeniyle saatlerce yatmandır.
Çaresizlik; gurbetten gelen akrabaların yolunu gözlemek değil, göçük altındaki sekiz akrabanın çıkarılması için yardım beklemendir.
Çaresizlik; yarıyıl tatilinde çocuklarını gezmeye başka bir şehire götürmen değil, sadece bir geceliğine o şehirde olan, çocuklarını kaybetmendir ve çaresizlik; daha nice geç kalınmış sözlerin yerini bulamamasıdır.
Çaresizliğin asıl manasını, öteki yüzünü gördüğümüz bu zor zamanlarda, çaremiz olan, içimize serin sular serpen, derdimize derman olan tek bir cümle var.
"Sesimi duyan yok mu?"
Nasıl da ihtiyacımız var bu cümleye.
Tüm emekler, çabalar, dualar bu cümleyi duymak için.
Bu sesin içinde huzur, sözünde çok hikâye var. Nice sesleri duyursun bize Rabbim, çünkü çaresiziz, bekleyeniz, sabredeniz. Ve bir zamanlar biz çoktuk, sayamazlardı. Ruh olurduk göremezlerdi. Ama şimdi çok değil, yokuz…