Söz söylemenin zor, söylenen her sözün siyasi bir mesaj içerdiği zannedilen bir zamanda konuşmak, yazmak çok zor. Konuşsak yanlış anlaşılıyor, sussak gönül razı değil.
Sorunlarımızı dile getirmek, çözüm için atılacak ilk adımdır. Demokratik bir ülkenin sade bir vatandaşı olarak, anlaşılmak ve anlatmak istiyorum.
Defaatle dile getirdiğim üzere; Anayasamızın 56. Maddesinde: “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlama; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, iş birliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler...” demektedir.
Peki bizim vatandaş olarak çektiğimiz bu çile ne sebeple devam ettiriliyor. Şu sıcak yaz günlerinde pencerelerimizi açtık, ufak bir esinti gelsin de ferahlayalım diye bekliyoruz.
Büyük hüsran!
Birazcık esinti gelse, zehir boğazımızı yakıyor, çöp kokusuna eşlik eden is kokusu odamızı dolduruyor. Gece pencereleri kapatıp yatmak da mümkün değil, açsak bir dert, kapatsak ayrı bir dert. Çöp kokusuna az çok alışmıştık ama bu is ve kimyasal koku insanı canından bezdiriyor.
Saadetler mahallesi, çöp kokusu ve toz bulutlarına alışmıştı ama yanmış çöp kokusu şehrimizin merkezine doğru da ulaşmaya başlayınca, vatandaşın rahatsızlığı ve şikayeti de artmaya başladı. Vatandaşlar, “Seydişehir’de bulunan çöp dağında çıkan yangından dolayı pis havayı solumaktan kanser olacağız. Yetkililerden bin an evvel çözüm istiyoruz. Şu sıcak günlerde evlerimizin camını açamıyoruz balkonlara çıksak kokudan duramıyoruz" dediler.
Geçen sene birkaç kere ufak büyük yangın çıkmıştı çöp toplama alanında. Hatta dönemin belediye başkanı “yangın söndürüldü” dedikten sonra 3-4 gün daha dumanı tütmeye devam etmişti. O zaman da yazmıştım; “Şehrimizin çöp toplama alanı bu sene ikinci kez çevresindeki sakinleri etkileyecek şekilde yandı. Yaz aylarında gerçekleşen yangın günlerce devam etti. En yetkili ağızdan, yangının söndürüldüğüne dair açıklama geldikten sonra 3-4 gün daha yanmaya ve zehirli duman üretmeye devam etti. Daha fazla zehirlenmemek için yaz sıcağında pencerelerimizi kapatıp, bir an önce bitmesi için dua etmek dışında ne yazıkki bir şey yapamadık. Tüm yaz boyunca tiksinerek soluduğumuz çöp kokusu ise sıradan gelmeye başladı. Geçtiğimiz günlerde tekrar yandığını ve zehirli dumanlarını, rüzgârın da etkisi ile bize doğru salmaya başladığını gördük. Özellikle takip ettim, günlerce bu şekilde çevresini zehirlediği ve rahatsız ettiği halde etkili bir müdahale göremedik. Müdahale edilmesini geçtim, en ufak bir açıklama veya izahat da göremedik.”
Yerel seçim geldi geçti, belediyemizin yönetimi değişti, değişmeyen şey ise çöplüğün sık aralıklarla yanması ve bizim de zehirlenmeye devam etmemiz oldu. Dumanlar görünmez olsa da o ağır is, kimyasal ve çöp kokusu da gelmeye devam ediyor.
Mükerreren çok temel ve basit bir şeyden bahsediyorum. Evimizde durduk yere zehirleniyoruz ve en ufak bir reaksiyon göremiyoruz. Nüfuzlu veya güçlü olmamız, bir telefon ile işini gördürebilen ayrıcalıklı zümreden olmamız mı gerekiyor? Sadece dümdüz halk olarak sorunlarımıza hassasiyet gösterilmesini beklemek çok görülmemeli.
Düşündüm ki; belki de Seydişehir Belediyesi’nin bu durumu düzeltmeye gücü ve imkanı yetmiyordur. O halde Konya Büyükşehir Belediyesi’ne ve Başkan Uğur İbrahim Altay’a seslenmek istiyorum.
Konyamız büyüktür, gücünüz ve imkanınız geniştir. Zehirlenmek, tiksinmek istemiyoruz. Şu sıcak günlerde camlarımızı kapatıp, evimize hapsolmak istemiyoruz. Şu olayın çözülmesi için ilçemiz belediyesi ile birlikte hızlıca bir çözüm bulunamaz mı?
Güzel bir şey istiyoruz sayın başkanım.
Temiz bir hava, sağlıklı bir çevre ve başta çocuklarımız olmak üzere, insanlar için güvenli sokaklar sağlama gayesi, siyaset ve şahıslar üstü bir gayedir. Kimin etkisi ve yetkisi var ise bu şehrin insanlarına yardımcı olsun diye hassaten rica ediyorum.
Esen kalın...