I. Ol kıyamet pazarında her bir kula BAŞ kaygısı, Yunus sen âşıklar ile hiç görmeyesin kıyamet.
Clickbait, yani Türkçe'de "tık tuzağı", internet kullanıcılarının dikkatini çekmek ve onları bir web sitesine yönlendirmek için kullanılan bir pazarlama taktiğidir. Genellikle, kullanıcıları meraklandıran ve tıklamaya teşvik eden yanıltıcı veya abartılı başlıklar içerir. Ben de işte ondan yaptım. Başlık sadece dikkat çekmek içindi.
Gazetemiz yazarlarından Fatih Göksel hocamızın, iki hafta önce Kader ve Kaza başlıklı bir yazısı yayınlandı, malumunuzdur. Sonrasında da NOTA MEDYA Youtube kanalında benzer konulu bir programı yayınlandı. Yazısının ve youtube programının ardından bu konuda şaz görüşlerimi köşemde ortaya saçmak hususunda bir cazibeye kapıldığımı söyleyebilirim.
Cesaretimin yeterli bakiyeye sahip olmadığını fark edince hızlıca vazgeçtim. Elbette böyle bir şey yapacak değilim ama ufak bir ürperti olsun istedim. Kızma hocam kızma bana.
Hep dua et. Ne demiş Yunus; “Din-u millet sorar isen, âşıklara din ne hacet, Âşık kişi harab olur, harab bilmez din diyanet.
II. Herkes Okumalı Mı?
Önceki yazımda eğitim ile alakalı hadsiz fikirlerimi ortaya koymuştum. Birkaç şey daha söylemek istiyorum.
Eğitim, toplumların gelişimi için vazgeçilmez bir unsurdur ve bireylerin hayatlarında önemli bir rol oynar. Ancak, her bireyin orta ve yüksek öğrenim görmesi gerektiği fikri, eğitim sistemi ve toplumsal ihtiyaçlar açısından tartışmalı bir konudur. Temel eğitimden sonra herkesin üniversite eğitimi alması, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde çeşitli sorunlara yol açabilir.
Yüksek öğrenim bir yandan, bireylerin bilgi ve becerilerini geliştirmelerine, eleştirel düşünme yeteneklerini artırmalarına ve daha yüksek gelir elde etme şanslarını yükseltmelerine olanak tanır. Diğer yandan, herkesin yüksek öğrenim görmesi, iş gücü piyasasında nitelikli iş gücü arzının talebi aşmasına ve dolayısıyla işsizlik oranlarının artmasına neden olabilir. Ayrıca, her bireyin yüksek öğrenim görmesi, mesleki eğitim ve teknik becerilere sahip iş gücünün eksikliğine yol açabilir, bu da toplumun ihtiyaç duyduğu pratik becerilerin ve hizmetlerin yetersiz kalmasına sebep olabilir.
Uygulamada ortaya çıkan kötü tecrübeler de göstermektedir ki, özellikle ortaöğretim kurumlarında, oraya ait olmadıkları halde zorla okula getirilen çocuklar hem yüksek öğrenim görmek isteyen arkadaşlarına engel olmakta, hem de zoraki bulundukları bu ortamda uyumsuzluklara yol açabilmektedirler.
Sonuç olarak, temel eğitim sonrasında her bireyin yüksek öğrenim görmesi gerektiği fikri, eğitim sistemlerinin ve toplumsal yapıların gözden geçirilmesini gerektiren karmaşık bir meseledir. Eğitim, sadece akademik başarıya odaklanmak yerine, bireylerin yeteneklerini ve ilgi alanlarını keşfetmelerine ve topluma katkıda bulunacak şekilde geliştirmelerine yardımcı olmalıdır. Böylece, her birey kendi yolunu çizebilir ve toplumun çeşitliliğine ve zenginliğine katkıda bulunabilir.