Hakikaten bu gidiş nereye?
Yüce kitabımız Tekvir Suresi’nde “Bu gidişiniz nereye?” diyor. Nesiller bu soruyu sorduğu zaman kendine gelecektir biiznillah.
Nasıl bir toplum olduk?
Dünyaya hükmeden insanların torunları olan bizler ne hallere düştük? Ne oldu; ne yaptılar bize böyle? Bütün kutsal değerlerimizi kaybettik. Günü gün etmekten başka bir düşüncemiz yok neredeyse...
Arif Nihat Asya'nın dediği gibi, “Cumamız pazar oldu, bize ne olduysa azar azar oldu.”
ŞUURSUZ BÜYÜYEN NESİLLER
Bir gaye, bir amaç olursa insan o zaman hedefine varabilir. Her insanın da bir gayesi bir hedefi olması gerek. İlk önce Allah'a kul olmayı, Peygambere ümmet olmayı, anne babaya hayırlı evlat, vatana millete hayırlı bir nefer olmayı gaye edinmek... Lakin nesillerimiz maalesef bu şuurla büyümüyorlar. Pubg, mavi balina, RoboCopx, counter strike gibi oyunlarda zaman harcayan, zevk tünellerinde vakit geçiren bir nesil. Böyle bir nesil ülkesinin sorunlarını gaye edinmez. Böyle bir nesil kutsal değerler için çalışmaz. Böyle bir nesil üretmez. Sadece tüketir. Gününü gün etmenin peşinde koşar. Böyle bir nesil ülkesini de vatanını da savunmaz. Bugün geldiğimiz nokta da maalesef budur.
DİSKOLAR, BARLAR, PAVYONLAR...
Dedik ya haram helal demeden, özgürlüğün ve gençliğin tadını çıkartan bir nesil ve toplum meydana geldi. Batılı emperyalistlerin istediği de buydu zaten. Gayesi ve hedefi olmayan gençler topluluğu. Plajlarda, şezlonglarda güneş kremini sürüp yaz tatilini geçiren, gece 02.00-03.00'e kadar okey çeviren, pişti oynayan bir gençlik ve nesil var. Diskolarda barlarda pavyonlarda hop hop hoplayan bir gençlik. Maalesef başka bir sorunla daha karşı karşıyayız ki, o da ülkemiz giderek yaşlanıyor. Çocuk yapmak külfet olarak gösteriliyor. Çocuk bakmaktansa it peşinde koşmak daha cazibeli hale getirilmiş. Uzmanlar 2055 yılında Türkiye nüfusunun 65 milyon civarına düşeceğini söylüyorlar. Demek ki 2100 yılında bu rakam 40-50 milyona kadar düşecek hal böyle giderse... Bu da bir ülkenin sonu demektir.
YÜZ BİNLİK BEŞİKLER; YANİ STATLAR
Bir Yahudi itirafçı böyle söylüyor; "Genç nesillerin düşünmemesi ve üretmemesi için futbolu devamlı canlı ve ayakta tutarız, insanları oraya özendiririz. Onlar yüz binlik beşiklerde hop oturup hop kalkarken biz de silahımızı üretiriz, teknolojimizi geliştiririz. Günü geldiğinde de tepenize çökeriz."
Ne futbolun ne de topun düşmanıyız. Ama futbolizmin düşmanıyız. Bugün nesiller takımına, maçına önem verdiği kadar maneviyatına, dinine, ezanına, bayrağına, vatanına kutsalına önem vermez hale geldi. Takımının maçına gitmek için hırsızlık yapabiliyor, takımı için cinayet işleyebiliyor. Ne büyük bir felaket. Medreselerde, tekkelerde, zaviyelerde dünyaya siyaseti öğreten, dünyanın gücünü elde tutan bir milletin torunları olan şu nesillerin haline üzülmemek elde değil.
MANASI OLMAYAN MADDE BAŞA BELADIR…
Maneviyat olmazsa olmazımızdır. Ruhumuzu diri ve canlı tutan, davamızı ayakta tutan maneviyatımızdır. Büyük savaşların hepsini bu maneviyatla kazandık. O ruh gittiği zaman itin köpeğin oyuncağı oluruz. Bugün de olduğu gibi. Dünyaya hükmeden bir milletin evlatları olarak bugün yavru vatan Kıbrıs'a sözümüzü geçiremiyoruz. 50 yıldır eşkiyayı, PKK'yı bitiremedik. Bunun en büyük sebebi maneviyatsız büyüyen gençliktir. Davası olmayan gençliktir.
Davası ve hedefi Allah'ın ve Resulünün davası yani; hak olan İslam davası, dünya siyasetini yönetme davası, mazlumun yanında olma davası, üretme davası, zalimlerden hesap sorma davası… Bu şuur okullarda verilmediği müddetçe sefilleri yaşamaya devam edeceğiz.
Ne mutlu davası Allah ve Resulünün davası olanlara. Ne mutlu insanlık için çalışanlara. Ne mutlu zalimlere karşı dik duranlara.
Ne mutlu mazlumun yanında olanlara.
Allah'a emanet olun…